14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali 22 Kasım’da Başlıyor!
14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, 22 Kasım’da kapılarını açarak sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. 28 Kasım’a kadar sürecek olan festivalin en çok merak edilen bölümlerinden biri olan Adalet Terazisi, Sırbistan’dan İran’a, İsviçre’den Somali’ye kadar uzanan coğrafyalardan “Herkes İçin Adalet” diyen yedi farklı film ile dolu. Venedik ve Cannes gibi prestijli festivallerde dünya prömiyerini gerçekleştiren bu yapımlar, göçmenlik, gelir eşitsizliği, kadınların karşılaştığı zorluklar, savaşın yaşamları altüst etmesi ve adalet arayışlarını anlatan etkileyici hikayeler sunuyor.
Bu yılki festivalde dikkat çeken yapımlardan biri, Saraybosna Film Festivali’nde dünya prömiyerini gerçekleştiren Vuk Rşumović imzalı Tanrıların Arasında / Dwelling Among the Gods. Film, Taliban rejiminden kaçıp Avrupa’ya göç etmek isteyen Ferişte’nin hikayesini merkezine alıyor. Ferişte, Belgrad’a vardığında, önceki yolculuğunda boğulan kardeşi için bir mücadeleye girişiyor. Bu süreç hem göçmenlerin yaşadığı zorlukları hem de güçlü bir kadın olmanın getirdiği gerçekleri sakin ama etkileyici bir dille ortaya koyuyor.
Somali Filmine Dikkat!
Bu yıl Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yer alan Mo Harawe imzalı Cennetin Yanındaki Köy / The Village Next to Paradise, insansız hava aracı saldırıları tehdidi altında yaşam mücadelesi veren bir ailenin hikayesini anlatıyor. Küçük bir çocuğun gözünden, eğitim için yasadışı yollara sapma riskini göze alan bir babanın ve iş hayatında kadın olmanın zorluklarını aşmaya çalışan halasının mücadelesini aktaran film, Batı’nın Somali’ye yönelik önyargılı bakış açısının tam tersini sunuyor. Bu yıl Cannes’a seçilen ilk Somali filmi olarak tarihe geçen Cennetin Yanındaki Köy, etkileyici sinematografisiyle de dikkat çekiyor. Anab Ahmed Ibrahim, Saraybosna Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile döndü.
Festivalde yer alan diğer bir önemli yapım ise, Cannes’da Altın Palmiye için yarışan Agathe Riedinger’in ilk uzun metraj filmi Ham Elmas / Wild Diamond. Film, Fransa’nın güneyinde, internet fenomeni ve televizyon şöhreti olma hayali peşinde koşan genç Liane’in hikayesini ele alıyor. Tüketim toplumunun kadınlara yönelik fiziksel değer biçme eğilimini sorgulayan bu eser, sosyal medya ve reality şovların yarattığı güzellik takıntısını da gözler önüne seriyor.
Anne Olmak Üzerine Düşünceler
Liliana Torres, Memeli / Mamifera ile anne olmanın bir tercih ve hak olup olmadığını sorguluyor. Filmde, erkek arkadaşıyla birlikte huzurlu bir yaşam süren sanat eğitmeni Lola’nın, beklenmedik bir hamilelik karşısında verdiği mücadele işleniyor. Tüm bu süreçte, toplumsal baskılar ve kendi tercihleri arasında kalan Lola’nın üç günde yaşadığı içsel çatışmalar mizahi bir dille anlatılıyor.
Gürcistan’ın Ayrılık Sürecini Mizahla Anlatıyor
Rusudan Glurjidze, ikinci uzun metraj filmi Antika / The Antique ile 2006 yılında Güney Osetya ihtilafı nedeniyle Gürcistan’ın Rusya Federasyonu’ndan ayrılışını ele alıyor. Gerçek olaylardan esinlenen film, bu süreçte yaşanan dostluk, dayanışma ve aşk gibi temaları mizahi bir dille harmanlayarak sunuyor. Gürcistan’ın Oscar adayı olan bu film, insanların hayatlarının altüst oluşunu özgür ruhlu bir genç kadın ile geleneklerine bağlı bir yaşlı erkeğin kesişen yolları üzerinden gözler önüne seriyor.
Jafar Panahi’nin Kaleminden
2020 yılında Namo ile Altın Terazi kazanan Nader Saeivar, yeni filmi Şahit / The Witness ile yeniden festival izleyicisiyle buluşuyor. Cafer Penahi ile birlikte yazdıkları senaryoda, İran’da yaşanan bir adli mesele ele alınıyor. Emekli dans öğretmeni Tarlan, sevdiği öğrencisinin bir hükümet figürü tarafından öldürülmesine tanık oluyor ve bu cinayet için adalet arayışına girişiyor. Film, kadın ve çocukların maruz kaldığı baskı ve şiddeti çarpıcı bir şekilde yansıtıyor.
Michael Krummenacher’ın Hain / The Traitor adlı filmi, İkinci Dünya Savaşı sırasında tarafsızlık iddiasındaki İsviçre’nin tarihine dair az bilinen bir kesiti sunuyor. Askeri sırları sızdıran Ernst Schrämli’nin gerçek yaşam öyküsünden esinlenen film, geçmişle yüzleşmenin yanı sıra İsviçre’nin tarafsızlığını sorguluyor.
Herkes İçin Sinema, Herkes İçin Festival!
Prof. Dr. Adem Sözüer’in başkanlığında ve Prof. Dr. Bengi Semerci’nin direktörlüğünde düzenlenen festival, “herkes için adalet” ilkesinin yanı sıra “herkes için sinema” ve “herkes için festival” mottosuyla tüm sinemaseverlerin erişebileceği bir fiyat politikası benimsiyor. Ekonomik kriz ortamında, festivalin bir parçası olmak isteyen herkes için uygun fiyatlarla, dünya festivallerinde gösterilen ve başka yerlerde izleme fırsatı sınırlı olan filmler sunulacak. Kasım ayında, öğrenci biletleri 20 TL, tam biletler ise 75 TL’den Biletinial üzerinden satışa sunulacak.