1. Haberler
  2. Medya
  3. 61. Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Ayşe’ Filmi ve Binnur Kaya’nın Performansı

61. Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Ayşe’ Filmi ve Binnur Kaya’nın Performansı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Altın Portakal Film Festivali’nde Ayşe’nin Hikayesi

Altın Portakal Film Festivali'nde Ayşe'nin Hikayesi

61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin açılış filmi olan Ayşe, down sendromlu kardeşi Rıdvan’a hayatını adayan Ayşe karakteriyle Binnur Kaya’yı izleyiciyle buluşturdu. Binnur Kaya, karakterle ilgili olarak, “Ayşe’yle ortak yanımız; feda edilen ama gönüllü feda edilen hayatlarımız…” diyor.

61. Altın Portakal Film Festivali'nde 'Ayşe' Filmi ve Binnur Kaya'nın Performansı

Bu yılki festivali, Necmi Sancak’ın senaryosunu Ahmet Sancak ve Binnur Kaya ile birlikte kaleme aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu Ayşe filmiyle açtık. Film, down sendromlu Rıdvan’ın ablası Ayşe’nin hayatından kesitler sunarak, izleyiciyi duygusal bir yolculuğa çıkardı. Ayşe’nin annesi ölmüş, babası komada ve film, onun gönüllü olarak kendi hayatından vazgeçişinin dramatik hikayesini anlatıyor. Yönetmen Necmi Sancak, hikayenin gerçek bir yaşam öyküsüne dayandığını, başrol oyuncusu Rıdvan Sancak’ın ablası Fatma’nın gerçek hayat hikayesini perdeye taşıdıklarını belirtti. Film bitiminde, Fatma Hanım ile yan yana oturarak filmi izlemek, duygusal anların yaşanmasına neden oldu; gözyaşlarımız hep birlikte aktı. Bu durum, insanlık dediğimiz kavramın üstündeki ağır yükü bir kez daha hissetmemize yol açtı.

61. Altın Portakal Film Festivali'nde 'Ayşe' Filmi ve Binnur Kaya'nın Performansı

Ayşe karakterine hayat veren Binnur Kaya, performansıyla izleyiciyi derinden etkiledi. Eğer dizi ve film sektöründe kalbinin iyilik dolu olduğunu düşündüğüm birini söylemem gerekse, hiç tereddüt etmeden ilk sıraya Binnur Kaya’yı koyarım. Onun mütevazılığı, karakter yorumlama becerisi, hayvanlara olan sevgisi ve kazandıklarını ihtiyacı olanlarla paylaşma arzusu, yıllardır hayranlıkla takip ettiğim özellikler. Binnur Kaya, insanlara “Oh be, dünyada hâlâ iyi insanlar var” dedirten bir isim.

Film çıkışı, Ayşe’yi ve Binnur Kaya ile olan benzerliklerini konuşmak üzere bir araya geldik. Sohbetimize Menderes Samancılar ve Ali Seçkiner de katıldı ve Ayşe’nin insanda bıraktığı derin duyguyu hep birlikte anlamlandırmaya çalıştık.

Ayşe’nin Çatışması ve İçsel Duyguları

Ayşe'nin Çatışması ve İçsel Duyguları

Kurtulmak İstediğimiz Şey Bazen Bağımlılığımız Olabiliyor

– Ayşe filmiyle açılış yaptık ve hikayesiyle hepimizi derinden etkiledi. Sen de film sonrası, “İzlemesi zor bir filmdi. İçinde müzik, estetik bir şey yoktu. Sadece gerçekler vardı. İzlediğiniz için teşekkür ederim” dedin izleyiciye…

Evet, zordu; her sahnede izleyiciyi takip etmek, her an ensende olmak, seninle uyanmak ve hiçbir şey yapamamak zorlayıcıydı. Film, belgesel tadında bir dökü-drama gibiydi. Gerçeğin çıplak yansımasıydı. Öncelikle tüm ekibi tebrik ediyorum.

Binnur, seni tanıyan ve kalbini bilen biri olarak, senin en zorlandığın sahnenin Ayşe’nin Rıdvan’ı boğmayı düşündüğü an olduğunu düşünüyorum. Çünkü senin aklından bile birini boğmak geçmez değil mi?

Binnur Kaya: Zordu ama bu, her insanın aklından geçebilecek bir durumdu. Bu çok insani bir düşünce. Zaten kafamızdan hep iyilik mi geçiyor? Bazen hepimizin aklından kötü düşünceler de geçiyor. Bizi iyi ya da kötü yapan, iyileri kötülerden ayıran şey bunun eyleme dökülüp dökülmemesi. Filmde Ayşe, Rıdvan’ı boğmak istedi ama bunu gerçekleştiremedi. Ne yaptı? Her zaman kilitlediği kapıyı açık bıraktı. Çünkü hayatını kurabilmesi için özgürlüğe ihtiyacı vardı. Babası ölmüş, kimsesi kalmamış ve hayatı boyunca Rıdvan’a bakması gereken tek kişi o. Tam böyle bir anda, aklında yokken, umudu kalmamışken birisi ona evlenme teklif etti. İşte o zaman kilitlenen kapıyı açtı ve sonucu kadere bıraktı. Fakat sonrasında pişman oldu. Kardeşine bir şey olsaydı çok üzülürdü. Bazen, kurtulmak istediğimizi düşündüğümüz şeyler, aslında en büyük bağımlılığımız olabiliyor. Hele işin içine merhamet ve vicdan girerse durum daha da acılaşıyor. Yönetmenimiz Necmi Sancak ve Ahmet Sancak, bu sahneyi daha sert yazmışlardı. Ben o sahnenin epey yumuşatılmış hali olduğunu düşünüyorum; çünkü insan oynarken de Rıdvan’a kıyamıyor.

Sistemin Eleştirisi ve Toplumsal Sorumluluk

Sistemin Eleştirisi ve Toplumsal Sorumluluk

Üstümüze Düşen Görevi Yerine Getirmek Zorundayız

Menderes Ağabey, seni filmde Ayşe’nin patronu olarak görüyoruz. Genelde benzin istasyonu patronları sert olur, çalışan kadınları ezer ya da taciz eder. Ancak Ayşe filminde, kendi yoluna baksada babacan olmaya çalışan bir karakter gördük. Bu durumu nasıl yorumladın?

Menderes Samancılar: Hikayede de biraz öyleydi, fakat ben de kendimden bir şeyler kattım. Ancak senaristlerimizin kurduğu karakterin genel çizgisi buydu. Adam; Ayşe ve Rıdvan meselesiyle ilgili gibi görünse de aslında o kadar da umurunda değil. Rıdvan’ın elinden tutuyor, gezdiriyor ama onun için bir çözüm aramıyor. Aslında biraz kendi halinde bırakıyor. Benzin istasyonunun etrafına TOKİ gelsin ve binalar yapsın diye bekliyor. Diğerleri kaygıyla “Biz ne yapacağız?” diye düşünürken, adamın derdi potansiyel müşterilerin deposunu doldurmak. Yani bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen, tuzu kuru bir karakter. Ayşe’nin tüm bu sıkıntılar arasında yalnız kalması da sistemin suçudur. Bu kadının hiç yardım edeni yok; sadece bir komşusu var, yardım etmeye çalışıyor ama o da bir çözüm değil! Bu noktada sistemi eleştirmek gerekiyor. Ayşe hastanelere down sendromlu çocukla gidip geliyor. Yalnızlık, çaresizlik içinde ve ekonomik olarak da parlak bir durumda değil! Bunlar açıkça görülüyor. Aslında buradan bakıldığında işi devlet güvencesine kadar getirmeliyiz. Çünkü böyle bir çocuğun sağlıklı yaşaması için aileye destek olmaları gerekirdi. İşimize geldiğinde Türkiye’ye Avrupalı diyoruz ama Asya’nın bile çok gerisindeyiz. Aslında bu film bir sıkıntı filmi. Bu meseleleri dert edinmiş, kendine iş edinmiş, sosyal mesajları da olan bir film. Yönetmen, bu sıkıntıyı duymuş ve bunu bize böyle aktarmış. Oyunculuğumuzu konuşmaya gerek yok; Ali de, Binnur da çok başarılı oyuncu arkadaşlarımız. Biz sade, film değilmiş gibi bir film izledik. Bu tarz sıkıntılı projelerde yer almak bile insana yetiyor. Çünkü bu inşaatın tuğlalarından biri benim diyorsunuz. Bunlar önemli, hayatın köşe taşı olan projeler. Bu projelerin daim olması için hepimiz üstümüze düşen görevi yerine getirmek zorundayız.

Gerçek Duygular ve Aşkın Anlamı

Gerçek Duygular ve Aşkın Anlamı

Sevdim Filmi, Etkileyiciydi

Merkezine kadını koyan bir projede iki başarılı oyuncunun yanda olmayı kabul etmesi çok kıymetli bir durum. Ali Ağabey, seni ilk defa bir film projesinde aşk adamı olarak izledik. Sevilmeyi bilmeyen ama sevmeye gönüllü bir adamı canlandırdın. Evlenme teklifinle gözümü doldurdun.

Ali Seçkiner: (Gülümsüyor) Teşekkür ederim Oya. O konuya geleceğim ama Menderes Ağabey’in de söylediği gibi hepimizin böyle bir görevi, ödevi var. Ülkenin hali ortada malum! Bu ortamda ilk filmini yapan bir yönetmenin projeye dahil olması çok heyecan verici. Üstelik böyle bir senaryo, oyuncu kadrosu ve görüntü yönetmeni Meryem Yavuz olunca kabul ettim. Necmi’nin sıcaklığı ve gerçekliği, Binnur ve Menderes ile birlikte olmak, beni bu projeye yönlendirdi. Hepimiz sete aynı duygularla gittik ve elimizden geleni yaptık. Daha önce aşk yaşayan adam oynadım ama sinemada aşkı bu kadar naif ve gerçek bir kalple, kadının gerçekliğini dile getiren bir karakterle oynamamıştım. Bu duygu dolu evlenme teklifi sahnesi benim için çok anlamlıydı. Gerçekti ve etkileyiciydi.

Seyretmesi Zor Bir Filmdi

Binnur, filmden sonraki söyleşide “İzlemesi zor bir film. Çünkü müzik yok, estetik bir şey yok” dedin. Ancak bu, benim sinemada görmek istediğim bir şey. Kendi adıma mutluyum. Estetik kaygıların her şeyi ele geçirdiği performanslar izlemekten sıkıldım. Senin de bu konuda dertli olmanı sevindim.

Binnur Kaya: Seyretmesi zor bir film, çünkü müzik yok. Filmi satacak hiçbir şey yok. Ayrıca yönetmenimiz Necmi Sancak, Rıdvan üzerinden çok ahlaklı davranmış. Rıdvan’ı daha çok gösterip ajitasyon yapmamış. İnsanlar gerçek hayatta nasıl konuşuyorlarsa, ne yapıyorlarsa, hiçbir süs olmadan çekti filmi. Karanlıksa karanlık. Ben de senin gibi bir şey izlerken performansa ya da anlatılmak istenilene odaklanmak istiyorum. Eğer izlediğim şeyde doğal olmayan bir hal varsa, oraya takılıp başka şeyleri kaçırabiliyorum. Şu an estetik açıdan öyle bir hale geldik ki, doğal olan yapay, yapay olan doğal gibi yaşıyoruz. Ama bence hayatta böyle değil! Bu mesleği yaparken bunu gösterebiliyorsak bu da bir şans.

Filmde Ayşe, sigarayı bile çok hızlı içiyor. Kendine zaman ayırdığı tek an o anlar ama ona bile vakti yok. Özellikle elektronik sigara içtiğinde çıkan sese ben fazlasıyla takılı kaldım. Ayşe’nin nefessiz kalıp nasıl sıkıştığını o sigaradan çıkan seste duyduk.

Binnur Kaya: O sigaradan içmediğim için zorlandım. O sesi çıkarmak zordu. Arkamı dönüp içime çekiyordum, kayıt denilince o ses çıkıyordu. Ben de senin gibi yorumladım. O sigaranın çıkardığı ses, fokurdayan bir şeyin sesi; alınamayan nefes gibiydi. Ayşe içtiğinde o nefessiz kalışını görürken, Recep içtiğinde farklı ses çıkıyordu. Çünkü Recep’in akan bir hayatı var ama Ayşe’ninki durmuş. Recep, para biriktirdim, arsa alıp ev yaparız diyor; hatta çocuk bile yapabiliriz diyor. Akıcı bir hayatın göstergesi bu. Sigarasını da rahatlıkla içiyor. Ayşe’de ise tıkanıklık var. Biz bunu tasarlayıp sahneye çıkmadık ama sonuçta ortaya bu çıktı. Bazen de işini dert edince ortak bir düşünceyle aynı şey ortaya çıkıyor ve bu çok değerli bir durum!

Bağlılık ve Gönüllü Fedakarlık

Bağlılık ve Gönüllü Fedakarlık

Ayşe’nin Rıdvan’a gönüllü bir bağımlılığı var. Bile isteye kendi hayatını feda etme hikayesini izledik. Ancak senin de benzer bir özelliğin var. Hayvanlarına gönüllü olarak kendi hayatından, anlarından fedakarsın.

Binnur Kaya: Ben de senaryoyu okuduğumda aynı şeyi düşünmüştüm. Ayşe’yle ortak yanımız; feda edilen ama gönüllü feda edilen hayatlarımız. Fatma mesela, Rıdvan’ı 5 dakika yalnız bırakamıyor; Rıdvan hep Fatma’yı istiyor. Ben yıllardır yaz tatiline çıkamam. Bunun için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. O nedenle bir an önce sonbahar gelsin diye beklerim. Sonbahar gelsin ki hayvanlar sıcakta zorlanmasın. Benim yaşlı bir köpeğim var, sıcakta çok zorlanıyor. Sokak hayvanlarını düşünüyorum; su içebiliyorlar mı, sıcakta ne kadar zorlanıyorlar? Sonra kışın soğuğu onları zorluyor diye üzülüyorum. O nedenle hep ilkbahar ve sonbahar olsun.

Sosyal medyada sonbahar gelsin diye günleri sayma sebebin bu muydu?

Binnur Kaya: Evet ama sonbaharı da seviyorum. Çünkü hayatın dış yüzünü hissettiriyor sonbahar bana! O hüznü yaşatıyor, hissettiriyor. Bu da bana çok gerçek geliyor.

Bu filmin aynı zamanda senaristlerinden birisin. İlerleyen zamanlarda seni ortak yapımcı olarak da görür müyüz?

Binnur Kaya: Çok isterim. Kazandığını biraz fazla paylaşan biri olmasaydım, bu zamana kadar olurdum. Ama bu da niyetlerimden biri. Tabii ki ülkenin gittiği ekonomik durumla da çok bağlantılı. Gönlümde, niyetimde var. Ülkemiz için rahat zamanlar gelsin ve biz de daha fazla katkı olabilelim.

Ödül Alırsam Sürpriz Olur

Festivalde “En iyi Kadın Oyuncu” ödülünü alma beklentin var mı?

Binnur Kaya: Filmleri izleyemedim ama sadece afişinden bile görüp ödül alabilir dediğim çok güçlü kadın oyuncular var seçkide. Kim bilir ne harika performanslar olacak; ödül bana verilirse sürpriz olur, beklediğim bir şey değil!

61. Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Ayşe’ Filmi ve Binnur Kaya’nın Performansı
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Sunum ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!