Vural Çelik’in Vefatı ve Cenaze Töreni
Avrupa Yakası dizisinde canlandırdığı Kubilay ve Seksenler dizisindeki Niyazi karakterleri ile izleyicilerin hafızasında yer eden ünlü oyuncu Vural Çelik, uzun süredir mücadele ettiği sağlık sorunlarının ardından 51 yaşında hayata veda etti. Çelik’in vasiyeti doğrultusunda cenaze töreni, Levent’teki Barbaros Hayrettin Paşa Camisi’nde kılınan öğle namazının ardından Kilyos Mezarlığı’na gerçekleştirildi.
Cenaze törenine, Çelik’in birçok rol arkadaşı katılırken, Avrupa Yakası dizisinde birlikte çalıştığı Ata Demirer ve Gülse Birsel’in törene katılmamaları ve sadece çelenk göndermekle yetinmeleri büyük tepki topladı. Gülse Birsel, sosyal medya hesabından cenazeye neden katılmadığını açıklayan bir paylaşımda bulundu.
Gülse Birsel’in Açıklamaları
Birsel, kendisine yöneltilen ‘vefasızlık’ suçlamalarına yanıt vererek, anksiyete sorunları nedeniyle birkaç yıldır cenazelere katılamadığını ifade etti. Vural Çelik’e veda başlıklı mesajında, geçmişte yaşanan küslük iddialarına da açıklık getirdi. Birsel, Çelik’in kendisi hakkında manasız ve yakışıksız ifadeler kullandığını belirtti. Bu açıklamalara sosyal medya kullanıcılarından yoğun tepkiler geldi ve Birsel, söz konusu paylaşımını kısa süre içinde kaldırmak zorunda kaldı.
Birsel’in Vural Çelik Hakkında Yaptığı Paylaşım
Vural’a vedam; birkaç yıldır cenazelere gidemiyorum. (Çözmem gereken bir anksiyete.) Cenazeler, dini tören bölümünü ayrı tutarsak, vefat edeni anmak, ona veda etmek için vardır. Ben bunu yazarak yapacağım. Bir iş arkadaşımı çok erken kaybettim. Şaşkın ve üzgünüm. Vural Çelik, ‘Avrupa Yakası’nın ikinci sezonuna tek bölümlük Kubilay rolü için gelmişti. Çok tatlı bir performans sergiledi. O hafta yapımcıya “Mümkünse her bölüm yazmak istiyorum” dedim ve Vural, ekibe katılmış oldu.
Nevi şahsına münhasır bir kişiliği vardı. Setin çocuğu gibiydi. Herkese kendi kendine küser, nedenini bilmediğimiz konulara alınır, sonra barışmak için hediyeler isterdi. Bu hediye konusu setin şakası haline geldikçe “Bu hafta bana ne alıyorsun Gülse?” cümlesiyle stüdyoya girmeye başlamıştı. Birlikte çok güldüğümüz, keyfi yerinde olsun diye hep kollamaya çalıştığımız çocuksu bir ruhu vardı. Özellikle bana ve Engin Günaydın’a çok nazı geçerdi. Sette, bizi güldürmek için oynadığı bir “Mağdur persona”sı vardı. Şenay Gürler’le bir kahve içmeye mi çıkıyoruz, “Vaay tabii sosyete bizi davet etmez”! “Ya iki kız dedikodu yapacağız, sen niye geliyorsun?” “Yok ben garibanım zaten, bir kahve ısmarlamazsınız bu fakire, ben hangi parayla kahve içeceğim” derken bu sefer abarttığını fark edip gülme krizine girdiği anlar olurdu. Setin bu geleneksel şakasından, bu dinamikten “Zenginliğine rağmen hep mağdur hep ezik Gülenay” karakterini yazdım. Vural, bu rolü harika bir şekilde oynamıştı. “Birinin bizi durduramadığı” günlerdi. Son sezona girerken, ayrılmak istediğini söylediğinde ben dahil birkaç oyuncu arkadaşım vazgeçirmeye çalıştık. Ücret, çalışma saatleri, senaryodaki yeri gibi bazı şikayetleri vardı. Yapımcılarla konuşup, bana alıngan bir tonla ayrıldığını ve teşekkür ettiğini belirtti. Belki de ısrar etmemi, yapımcıyı arayıp onsuz olmayacağını söylememi bekledi. Bence yanlış bir karardı. Keşke son sezonda da birlikte oynasaydık. Ve keşke birkaç ay sonra bir TV programında benimle ilgili anlam verilemez, yakışıksız ifadeler etmeseydi. (Tabii ki kimse iş arkadaşıyla tek sebep yüzünden 16 yıl iletişimi kesmez. Ama sonraki yıllardaki hataları, yanlışları burada anlatmaya gerek de yok, yakışık da almaz.) Ben oyuncu arkadaşlarımla olan anlaşmazlıklarda kavga, polemik, magazin gibi konulardan kaçınmayı tercih ettim.
Kaynak: Sözcü