Felç Riski ve Kan Grupları Üzerine Yapılan Araştırmalar
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, A kan grubuna sahip bireylerin 60 yaşından önce felç geçirme riskinin diğer kan gruplarına göre daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Bu durumun, kanın pıhtılaşma süreçlerinde rol oynayan genetik faktörlerle bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Ancak, bu ilişkinin kesin nedenleri henüz tam olarak aydınlatılamadı.
ScienceAlert’in haberine göre, genom araştırmacıları 2022 yılında Neurology dergisinde yayınladıkları bir çalışmada, A kan grubu geninin (özellikle alt grup A1) erken başlangıçlı felç ile doğrudan ilişkili olduğunu belgeledi. Araştırma, felç geçiren yaklaşık 17.000 kişi ile felç geçirmemiş olan yaklaşık 600.000 kontrol deneğinin genetik verileri üzerinde detaylı analizler yapılarak gerçekleştirildi.
0 Kan Grubuna Sahip Bireylerin Felç Riski
Çalışmaya katılan bireylerin yaş aralığı 18 ila 59 arasında değişmektedir ve katılımcılar Kuzey Amerika, Avrupa, Japonya, Pakistan ve Avustralya gibi çeşitli bölgelerden gelmektedir. Katılımcıların yalnızca yüzde 35’ini Avrupalı olmayan kökenli bireyler oluşturdu. Bu durum, araştırmanın küresel kapsamını sınırlayan bir faktör olarak öne çıksa da, tüm genom üzerinde yapılan detaylı incelemeler, erken felç riskiyle güçlü bir şekilde ilişkili olan genetik bir konumun, kan grubu genlerinin yer aldığı bölgeyle örtüştüğünü ortaya koydu.
Yapılan araştırmalar, A kan grubuna sahip kişilerin felç geçirme riskinin yüzde 16 oranında daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ancak uzmanlar, bu oranın oldukça düşük olduğunu ve bu nedenle herhangi bir ek önlem ya da özel bir tedavi gerekliliği bulunmadığını ifade etmektedir. Öte yandan, 0 kan grubuna (özellikle alt grup 01) sahip bireylerin felç riskinin yüzde 12 oranında daha düşük olduğu da araştırmanın dikkat çeken bir sonucu olmuştur.
A Kan Grubunun Felç Riski Nedenleri Hala Belirsiz
A kan grubunun neden daha yüksek felç riski taşıdığına dair kesin bir açıklama henüz bulunmuş değildir. Maryland Üniversitesi’nden damar nöroloğu ve baş araştırmacı Steven Kittner, ScienceAlert’e verdiği demeçte, “Bu durumun, kan pıhtılarının oluşumunda rol oynayan trombositler, kan damarlarını kaplayan hücreler ve dolaşımdaki diğer proteinlerle bağlantılı olabileceğini düşünüyoruz” dedi. Kittner, bu mekanizmaların ve bağlantıların daha iyi anlaşılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Ayrıca, sonuçların daha kapsamlı bir şekilde anlaşılabilmesi için gelecekteki çalışmaların daha çeşitli bir örneklem içermesi gerektiğini belirtti.
Kan grupları, kırmızı kan hücrelerinde bulunan belirli antijenler ve kan plazmasındaki antikorlar temel alınarak dört ana kategoriye ayrılmaktadır: A, B, AB ve 0. Bu sınıflandırma, bilimsel olarak ABO sistemi olarak bilinir. Ayrıca, bir kişinin kan grubunun pozitif mi yoksa negatif mi olduğunu belirleyen Rhesus faktörü (Rh) de bu sistemin önemli bir parçasıdır. Bu antijen ve antikor kombinasyonları, kan bağışı, organ nakli ve bazı tıbbi tedavilerde hayati bir rol oynamaktadır. Kan grupları, bireyin sağlık riskleri ve hastalık eğilimleri üzerinde de etkili olabilecek genetik faktörleri taşımaktadır.
Kaynak: Sözcü