İstanbul’da Yenidoğan Çetesi Davası Başladı
İstanbul’da yalnızca maddi kazanç için henüz yeni doğmuş bebeklerin ölümüne sebep olan ‘Yenidoğan Çetesi’ için bugün hesap verme günü. Bebek acil hastalarını, anlaşmalı oldukları özel hastanelerin ilgili ünitelerine sevk ederek ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 22’si tutuklu 47 sanık, bugün hakim karşısına çıktı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Duruşmaya Siyasi Parti Liderleri ve Çok Sayıda Kişi Katıldı
Bakırköy Adliyesi’nde gerçekleştirilen ‘Yenidoğan Çetesi’ davasının ilk duruşması, HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu, TBMM Adalet Komisyon Üyesi ve AKP İstanbul Milletvekili Şengül Karslı, TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu, çeşitli milletvekilleri, siyasi partilerin temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, baro başkanları, çok sayıda avukat ve basın mensubu tarafından izlendi.
Duruşma Öncesi Gerginlik Yaşandı
Mahkeme başkanı, salon şartlarının yetersiz olması nedeniyle TBB Başkanı Sağkan’ın müşteki avukatlarının bulunduğu sıradan kalkarak izleyiciler kısmına geçmesini istedi. Mahkeme başkanının, “Siz seyircisiniz, ya oturun ya da duruşma salonundan çıkın. Taraf avukatı değilsiniz, sizi uyarıyorum” şeklindeki ifadeleri gerginliğe neden oldu. Bu talebe tepki gösteren avukatlar ile mahkeme başkanı arasında bir tartışma yaşandı. Tartışmanın büyümesi üzerine heyet salondan ayrıldı. Bir süre sonra heyetin salona dönmesiyle duruşma başladı. Mahkeme başkanı, duruşmaya katılan baro başkanlarının isimlerinin zapta geçirileceğini belirterek, onların adına Sağkan ile Kaboğlu’na söz verilmesine karar verdiklerini kaydetti. Duruşma, kimlik tespitinin yapılmasıyla devam etti.
Aylık Gelirini Açıkladı
Yenidoğan Çetesi’nin lideri olduğu öne sürülen Fırat Sarı, kimlik tespiti için çıktığı sanık kürsüsünde aylık gelirinin 400 bin lira olduğunu ifade etti.
Çok Sayıda Mağdur Dilekçe Verdi
Duruşmada mağdur olduğunu belirten başka vatandaşların dilekçe sunduğu belirtildi. Gelen yeni dilekçelerin savcılık makamı tarafından değerlendirileceği öğrenildi.
Duruşma Gecikti
Duruşma, saat 10.00’da başlaması planlandığı halde katılma talepleri alınması nedeniyle başlamadı. Siyasi partiler davaya müdahil olma isteğinde bulunurken, sanık avukatları suçtan doğrudan zarar görmediklerini belirterek bunun mümkün olmayacağını ifade etti. Bazı sanık avukatları ile davaya müdahil olmak isteyen Gelecek Partisi avukatı arasında da gerginlik yaşandı. Karşılıklı konuşmalar ve tartışmalar sonucunda mahkeme başkanı, “Burası Meclis değil” diyerek tarafların birbirine cevap vermesine izin vermedi. Sanıklardan Mehtap Sayar’ın avukatı, “Müvekkilim, yayınlanan tapeler nedeniyle cezaevinde ‘bebek katili’ olarak anılıyor ve psikolojisi bozuldu. Bu durumun dikkate alınmasını istiyoruz. Ayrıca, müdahillik taleplerini kabul etmiyoruz” dedi. Gelecek Partisi avukatı, duruşma salonundan, mahkeme başkanının uyarılarını dinlemediği için polis eşliğinde çıkarıldı.
‘Rüşvet Nedeniyle Dinleme’ Dosyasının Eklenmesi Talebi
Bir diğer sanık avukatı, “Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında rüşvet nedeniyle dinleme kararı verilmiştir. Dolayısıyla bu telefon tapeleriyle ilgili izin yoktur ve bunlar tesadüfi delil değildir. Bu tapelerde yalnızca rüşvetle ilgili kısmın dosyaya dahil edilmesi gerekmektedir” dedi.
Baroların Doğrudan Katılma Talepleri Reddedildi
Öte yandan mahkeme başkanı, baroların doğrudan katılma taleplerini reddetti. İddianamede isimleri yer almayan mağdur ailelerin davaya katılma talepleri de reddedildi. Duruşmada hemşire Hakan Doğukan Taşçı savunma yapmaya başladı. Taşçı savunmasında, “Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum” dedi. Taşçı savunmasına devam ediyor.
‘Fazla Para Almak İçin’
Sanık Hemşire Hakan Doğukan Taşçı, savunmasında, “Savunmamı yapacağım. Öncelikle tutuklandıktan sonra kendimi bizzat yaptığım bir iki işlemi söyledim, kabul ettim. Soruşturmanın başından itibaren tüm dürüstlüğümle cevap verdim. Doktor istemi olmadan ilaç istediğim yönündeki iddia doğru değil, talepleri de kabul etmiyorum. Sağlık meslek lisesi mezunuyum ve 10 yıldır yenidoğan bebek ünitesinde çalışıyorum. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Birinci hastanesine başladım. 5-6 ay orada çalıştım, sonra Florya Hastanesinde başladım ve ardından tutuklama oldu. Diğer sanıklardan, hepimiz sağlık sektöründe olduğumuz için çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Whatsapp grubu bile var sağlıkla ilgili. Can Polat Yıldırım’ı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Ceylan Çetin’i tanımıyorum. Deniz Korkmaz’ı tanıyorum, kendisi arkadaşım. Fırat Sarı’yı Reyap Hastanesinden tanıyorum. Evrak üzerinde daha fazla para alınmak için oynamalar yapılıyor. Her sene bu hastaneler denetleniyor. Benim bir kuruş fazla para kazandığım yoktur. Yoğun bakımda gece bilakis doktor durmuyor. Acil müdahale olması gerektiğinde biz müdahale ediyoruz. Etmediğimiz zaman da ‘Sen nasıl müdahale etmezsin’ diyerek suçlamalar var dosyada” ifadelerini kullandı.
‘Kimseden Emir ve Talimat Almadım’
Taşçı, “Her hastane sahibi para kazanmak ister. 20 hastadan bahsettikleri, daha fazla para kazanmak istedikleri için Fırat Sarı’dan bahsediyorlar. Sevkiyatı yapılan bebek, sevkiyatı doktor Sarı’nın yaptığını biliyorum. Yoğun bakımdan birimim gelene kadar kayıt açılmayacağını söyledim. Aileden fazla para alınma muhabbeti oldu. Fırat Sarı aileye, ‘Total fiyat 30 bin TL’ demiş; hastaneye 20 bin lira ödüyor, komisyonu Sarı kendisine alıyor. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, ‘Olay üzerime kalmasın, hastane yönetimi duymasın’ şeklinde talimat verdi. ‘Ölürse başımıza sıkıntı olacak’ mesajlaşmalarına karşı şunu söylemek isterim, gelen hasta bebek yabancı uyrukluydu ve doğuştan kalp rahatsızlığı vardı. Bu nedenle hastanın sevk edilmezse öleceğini belirttim. Mesajlaşmada bu durumdan bahsediyordum. Denetim sırasında kimseden emir ve bir talimat almadım. Orada arkadaşımla sohbet ediyordum, olay bu şekilde” dedi.
‘Aileye Kendimizi Doktor Olarak Tanıtıyorduk’
Taşçı savunmasında, “Buradan kafamıza göre bir hasta listesi belirledik, ‘Bu çocuk nasıl bir şey’ mesajı üzerine basamak listesi hasta şablonu ve kötü hasta şablonu var. Bizden yazılı istemiyorlardı, bunlar gerçeğe aykırıydı. Biz sadece çarşaf liste yapıyorduk. SGK’ya bildirmiyorduk. Hasta 5 günlük entübeyken 10 günlük gösterilmiş. Hasta 3 günlük entübe ise SGK daha fazla para öder. O yüzden SGK’dan para almak için daha fazla entübe yazıyorduk. Bebeklerin kullandığı bir ilaç. Akciğer gelişimi sağlamak için kullanması gerekiyor. Bu ilaçların fazlalığı oluyordu. Bu ilaçları hastaya vermemek gibi bir şey olmuyordu. Bu ilaçlar için SGK 9 bin 500 lira ödeme yapıyor. Toplu alınca daha fazla para kazanıyor hastane. Bu ilaçlar dolapta birikiyordu, hastaya verilmiyordu. İlaçların çöpe gideceğine satılması konusunda Fırat Sarı ile konuştuk. Hasan, hastaneden paraları topluyordu, biz de satışları yapıyorduk. Reyap Hastanesi, TRG Hastanesinden alındığını söyleyebilirim ama özellikle şu kişiden alınıyordu diyemem. SGK’yı dolandırmak gibi bir amacım yok” cümlelerini de kullandı. “Şablonlar varsa ben hemşireye sadece çarşaf listesi yazarım. Aile, doktor ya da muhatap bulamayınca aileye kendimizi doktor olarak tanıtıyorduk, bilgi veriyorduk” ifadelerine yer verdi.
Ölen Çocuğun Naaşını Borç Yüzünden Vermemişler
Mahkeme başkanının, ’14 hastam var. Biraz hasta mı beklesek diye konuşmuşsun’ sözü üzerine Taşçı, “Bekleyen kişi ben değilim. Birim sorumlusu olduğum için söylüyorum. Yoğun bakıma bir hasta geldiğinde, aileye doktor olmadan bilgi veriyordum. Aile de bana doktor diye hitap ediyordu. Ben de doktor değilim demiyordum. Türkmen hastaydı. 500 bin lira ameliyat parası vardı. Aile, para olmadığı için ameliyatı kabul etmedi. Bir hafta yaşardı, ama şans eseri 1 haftadan fazla yaşadı. Hastanın kullandığı ilaçlar ve hastane yönetimiyle Fırat Sarı, ‘Bu çocuk zaten ölecek, bu kadar ilaç kullanmaya ne gerek var?’ dedi. Ancak 44 gün yaşadı. Çocuk öldükten sonra, çocuğun babaannesi aradı, ‘Bebeğin naaşını vermediler’ dedi. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane yönetimiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler” şeklinde konuştu.