Hayatın Zorlu Sınavı: Altı Kardeşin Hikâyesi
Bu etkileyici hikâye, kaderin ağır yükünü sırtlayan altı kardeşin hayatta kalma ve birbirlerine tutunma mücadelesini derinlemesine anlatıyor. Anne ve babalarını bir gecede ansızın kaybeden Azize, Cemo, Zeliha, Fidan, Samet ve Balım’ın hayatı, geçmişin gölgesinde biçimleniyor. Bu dramatik öykünün kökleri, anne ve babaları Bala ile Rıfat’ın imkânsız aşkına dayanıyor. İstanbul’un kaotik atmosferinde geçmesine rağmen, hikâyenin başlangıç noktası Mardin’in bir köyünde yaşanan zorlu bir aşk hikâyesidir.
Rıfat, yetimhanede büyüyen ve köyde öğretmenlik yapan bir adamdır. Hayatına masum bir aşk getiren Bala, onun için her şey demektir. Ancak bu sevgi, Mardin’in zengin ve zalim adamı Yavuz’un takıntısıyla gölgelenir. Bala’yı tutsak eden Yavuz, işkenceleriyle bu masum kadının hayatını karartır. Fakat Bala, Rıfat’la olan aşkından asla vazgeçmez ve çocuğuyla birlikte bu zor durumdan kaçmayı başarır. Yeni bir başlangıç için gözlerden uzak bir ormanda kendilerine kimliksiz bir hayat kurarlar. Altı çocuklarıyla birlikte umut dolu bir yuva inşa ederler.
Ne yazık ki, Yavuz’un intikam hırsı, bu huzurlu hayatı yıkıp geçer. Anne ve babalarının korkunç ölümü sonrası hayatta kalmayı başaran altı kardeşin lideri, büyük ablaları Azize olur. Çaresizlik içinde bir çıkış yolu arayan kardeşler, babalarının güvendiği tek kişi olan “Aslan Amca”yı bulmak için İstanbul’a doğru yola çıkar. Ancak İstanbul, onların hayal ettiklerinden çok daha tehlikeli ve karmaşıktır. Şehirde karşılaştıkları insanlar ve zorluklar, onları her adımda daha da sınar.
Hayat mücadelesi veren bu altı kardeşin hikâyesi, sevgiyi, fedakârlığı ve umudu yücelten bir destan niteliğindedir. Özellikle Azize, Cemo ve Zeliha’nın, küçük kardeşleri için çocukluklarını geride bırakıp erkenden büyümek zorunda kalmaları, hikâyenin en dokunaklı yanlarından biridir. Mardin’de başlayan masumiyet dolu bu aşk hikâyesi, İstanbul’un sert gerçeklikleriyle birleşerek unutulmaz bir yaşam mücadelesine dönüşür.