1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Çiğdem Telli’nin Kanserle Mücadele Hikayesi ve Erken Teşhisin Önemi

Çiğdem Telli’nin Kanserle Mücadele Hikayesi ve Erken Teşhisin Önemi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çiğdem Telli’nin Kanserle Savaş Hikayesi

Çiğdem Telli'nin Kanserle Savaş Hikayesi

Kemoterapi sürecine adım atan Çiğdem Telli, tedavi sırasında saç dökülmesi yaşadığını ve bu durumun kendisi için ne kadar zorlayıcı bir süreç olduğunu paylaşarak, deneyimlerini aktardı. Saç kaybıyla birlikte yaşadığı kabullenme sürecinin zorluğunu dile getiren Telli, bu dönemin yalnızca fiziksel değil, duygusal açıdan da büyük bir mücadele gerektirdiğini vurguladı. Bir yıl süren tedavi neticesinde kanseri yenen Telli, sağlığına yeniden kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor.

Tanıyı koyarak Telli’nin ameliyatını gerçekleştiren Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Eser, “Çiğdem Hanım, genç ve bilinçli bir hastaydı. Kendi memesini muayene ettiğinde, memesinde küçük bir kitle şüphesi ile bize başvurdu. Muayene ve radyolojik incelemeler sonucunda şüpheli bir kitle tespit ettik. Erken tanı koyarak, tümörün özelliklerini ve hastanın genç yaşını göz önünde bulundurarak önce kemoterapi tedavisi uyguladık. Kendisi çok iyi bir yanıt verdi. Ardından ameliyatını gerçekleştirdik. Ameliyat sonrası patoloji sonuçları, tümörün tamamen yok olduğunu gösterdi. Bu, bizim için en mutlu sonuçlardan biriydi. Şu anda da takiplerine devam ediyoruz ve Çiğdem Hanım kanseri tamamen yenmiş durumda. Takiplerimiz sürecek, çünkü kanseri yenen kişilerde de düzenli kontrollerin yapılması elzem.” ifadelerini kullandı.

Kazara Fark Ettiği Kitle

Çiğdem Telli, kanseri yenme hikayesini ise şu şekilde anlattı: “Kızımla oyun oynarken, kazara göğsüme çarpması sonucu bir ağrı hissettim ve hemen ardından göğsümde bir kitle fark ettim. Kızım sayesinde bu kitleyi erken teşhis ettik ve derhal hastaneye başvurdum. Doktorlar, kitlemizin kanser olduğunu söylediklerinde bu zorlu süreç böyle başladı.” 16 kür kemoterapi alan Telli, aynı zamanda akıllı ilaç tedavisine de başladığını belirtti. Bu süreçte en büyük desteği ailesinden aldığını dile getiren Telli, hastalığı kabullenmenin en zor aşamalardan biri olduğunu ifade etti. Fiziksel değişimlerin ve saç dökülmesinin, kendisi için duygusal olarak en zorlayıcı yanlar arasında yer aldığını belirtti. Erken teşhis sayesinde bir yıl içinde meme kanserini yendiğini ve artık daha sağlıklı ve bilinçli bir birey haline geldiğini vurguladı.

Prof. Dr. Eser, 20 yaşından itibaren her kadının ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapmasının son derece hayati önem taşıdığını hatırlatıyor. Özellikle adet döneminin bitiminden sonraki 7 ile 10. günler arasında, kadınların elleriyle ve gözleriyle memelerini kontrol etmeleri gerektiğini vurguluyor. Yeni bir kitle fark ettiklerinde, bu kitle ağrılı ya da ağrısız olsa da mutlaka bir genel cerrahi uzmanına başvurmalarını öneriyor. Her şey yolunda görünse bile, 30 yaşından sonra kadınların yılda bir kez doktor muayenesinden geçmeleri gerektiğini belirten Eser, 40 yaşından itibaren düzenli radyolojik kontrollerin de yapılmasının önemini vurguluyor. Özellikle 50 yaşından sonra meme kanseri riskinin arttığını hatırlatarak, düzenli radyoloji kontrollerinin ihmal edilmemesi gerektiğini ifade ediyor. Ailesinde genç yaşta meme kanseri öyküsü bulunanların da düzenli takiplerini aksatmaması gerektiğinin altını çiziyor.



Sadece Yüzde 10’u Genetik

Prof. Dr. Eser, meme kanserinin 50 yaş sonrası daha sık görüldüğünü ve 40 yaş itibarıyla radyolojik kontrollerin başlatılmasının önemine dikkat çekiyor. Meme kanserinin yaklaşık %10’unun genetik nedenlere dayandığını belirten Eser, özellikle ailede anne, anneanne veya teyze gibi yakın akrabalarda meme kanseri öyküsü varsa genetik faktörlerin dikkate alınması gerektiğini ifade ediyor. 40 yaş altındaki meme kanserlerinde genetik olasılığın yüksekliği nedeniyle mutlaka genetik test yapılmasının önemini vurguluyor. Özellikle bir ailede erkek bireyde meme kanseri görülmesi durumunda, genetik olma olasılığının daha yüksek olduğunu belirterek hem erkeklere hem de kadınlara genetik test öneriyor. Erken tanının meme kanseri için kritik olduğunu söyleyen Eser, sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Akdeniz tipi beslenmenin, yani sebze, meyve ve baklagillerin ağırlıklı olduğu bir diyetin tercih edilmesi gerektiğini, et ve balık tüketiminin ise aşırıya kaçmadan yapılması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, vitamin eksikliği olan bireylerin takviye alması gerektiğini, menopoz sonrası kadınların kilo almaktan kaçınmalarının ve düzenli egzersiz yapmalarının önemini vurguluyor.

Kaynak: Sözcü

Çiğdem Telli'nin Kanserle Mücadele Hikayesi ve Erken Teşhisin Önemi

Çiğdem Telli’nin Kanserle Mücadele Hikayesi ve Erken Teşhisin Önemi
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Sunum ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!