Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Doğu Karadeniz bölgesindeki depremlerin küçük olmasına rağmen etkilerinin büyük olduğunu vurguladı. Rize’de meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depremin, Trabzon’u da etkilediğini belirten Bektaş, “Rize’deki deprem, ‘Trabzon’u sallamak’ demektir ki bu da heyelan sahasını sallamak anlamına gelir. Heyelan sahası sallanırsa, kayma riski artar” dedi.
Son günlerde Doğu Karadeniz, küresel iklim değişikliği nedeniyle artan ani yağışlar, heyelanlar, taşkınlar ve sellerle birlikte deprem riskiyle de gündeme gelmektedir. Bilim insanları, bölgedeki heyelanların yalnızca yağışa bağlı olmadığını, aynı zamanda aktif tektonik hareketlerin ve küçük depremlerin de bu afetleri tetiklediğini ortaya koymaktadır.
Uydu Verilerinin Önemi
Prof. Dr. Bektaş, 15 Kasım’da Rize’de gerçekleşen depremi ve ardından 19 Kasım’da Çayeli ilçesinde meydana gelen büyük bir heyelanı değerlendirerek, “Deprem sonrası dağlar arasında enerji transferi gerçekleşiyor. Bu durum, riskli bölgelerde yaşanabilecek tehlikeleri artırıyor. Bu açıdan, uydu verileri ile sürekli gözlem yapmamız şart” dedi.
“Bugün dünya genelinde heyelan sahaları ve kitle hareketleri uydu görüntüleriyle gece gündüz izlenebiliyor. Bir milimetrelik hareketler bile tespit edilebiliyor, bu sayede riskli alanlar tespit edilip gerekli uyarılar yapılabiliyor” ifadelerini kullandı. Bektaş, şehirleşmenin hızla devam ettiği Doğu Karadeniz’de, arazinin nasıl kullanılacağını belirlemek için uydu verilerinin son derece kritik olduğunu belirtti.
Yamaçlarda Yapılaşma Sorunu
Yamaçlarda inşa edilen çok katlı binaların ciddi tehlike oluşturduğunu vurgulayan Bektaş, “Trabzon-Rize arasındaki eski yükselmiş sahil taraçaları, heyelanları tetikleyen kuvvetlerle benzer bir biçimde parçalanıyor. Aktif tektonik hareketleri ve yağışı engellemek mümkün değil. Yapılması gereken, heyelan afetlerinin etkilerini en aza indirmek” dedi.
“Yamaçlarda yapılan binaların deprem anında ani hareketlerle risk oluşturma olasılığı yüksektir. Bu durum sadece köy yerlerinde değil, Trabzon’un merkezi yerleşim alanlarında da geçerlidir” diye ekledi. Bektaş, 4.7 büyüklüğündeki depremin ardından Trabzon sahilindeki binaların da sarsıldığını hatırlattı.
Doğu Karadeniz’de Depremler ve Riskler
Prof. Dr. Bektaş, doğal afetlerden korunmak için bilimin önemine dikkat çekerek, “Dağlık alanlarda toprak kaymaları ve heyelanlar oluşabilir. Çok katlı binaların bulunduğu bölgelerde hareketlenmeler olursa, can ve mal kaybı yüksek oranda artar” şeklinde konuştu.
“Doğu Karadeniz’de her yıl meydana gelen depremler küçük ancak etkileri büyük. Bu nedenle, özellikle heyelanların ve yoğun yerleşimlerin olduğu bölgelerde kitle hareketlerini sürekli olarak izlememiz gerekiyor” diyerek uydu verilerinin önemini vurguladı.
Genleşme Rejimi ve Heyelanlar
Heyelanlara etki eden faktörlerin sadece yağışla sınırlı olmadığını belirten Bektaş, “15 Kasım’da meydana gelen Hemşin depreminin verilerine baktığımızda, bölgenin sıkışma rejimi altında değil, genleşme rejimi altında olduğunu görüyoruz. Bu durum, heyelanların sıklığını artırıyor” dedi.
Bektaş, “Kafkaslardan gelen bindirme fayları, Karadeniz fayına karşılık geliyor. Doğu Karadeniz, yılda 0.6 milimetre itiliyor. Bu itilmeye bağlı olarak dağlar yükseliyor, bu da heyelanların oluşumunu tetikliyor. Yağış, heyelanları tetikleyen bir unsurdur fakat tek başına yeterli değildir. Dağların yükselmesi ve depremler de önemli etkenlerdir” şeklinde sözlerini tamamladı.