Kesal’dan Hikaye Anlatımının Önemi Üzerine Düşünceler
Ercan Kesal, bir insanın kendisinden başkasını anlatamayacağını vurgulayarak, kendi hikayesini fark edemeyen birinin başka bir hikayenin parçası olamayacağını ifade etti. Kesal, bir oyuncu olarak ancak kendi kimliğini koruyarak başkalarının hikayesine dahil olabileceğini belirtti ve şunları söyledi:
“Karşımızda sarsılmaz bir biçimde duran iki unsur var: siz ve dünyayla kurduğunuz bağı anlatan hikayeniz. Gerçek anlamda dünyanın bir parçası olabilmek, kendinize ait olan hikayeye sahip çıkmakla mümkündür. Ben, bir oyuncu olarak, Ercan Kesal’dan başkası olamam. Oynayacağım karakteri içime alıyorum ve onu kaybediyorum. Kendimi iptal ederek gerçek bir oyuncu olamam. Oynadığım bütün roller, orada hep duran, Ercan Kesal’dan başkası değil.”
Annenin Hikaye Anlatımındaki Rolü
Kesal, “hikaye” kavramıyla ilk temasını annesi aracılığıyla gerçekleştirdiğine dikkat çekti. Bu konuda şöyle konuştu:
“Ne zaman anneme bir şey sorsam, o, ‘Gel, otur hele şuraya.’ diyerek bana bir hikaye anlatırdı. O, hikayesini anlattığında, ben de soruma bir yanıt bulmuş olurdum. Annem, gerçekliğe ulaşmamı sağlayan ilk insandır. Onun anlattıklarından öğrendiğim ise şuydu: Hikaye anlatmak, gerçekliği bozup yeniden kurmakmış. Bir çocuğun elindeki aleti bozup yapması gibi, hikaye anlatmak da bozarak anlatma sanatıymış.”
Zor Bir Çocukluk ve Hikaye Anlatmanın Gücü
Kesal, zor bir çocukluk geçirdiğini ve bu dönemin “adam yerine konulmaya çalışmakla” dolu olduğunu ifade etti. Bu zorlu koşullardan çıkmanın tek yolunun bir hikaye anlatarak mümkün olabileceğini belirtti. Kesal, yaşadıklarını ve hissettiklerini hikaye anlatarak yaşadığını vurguladı:
“Bu tuhaf zamanlarda, bozkırın ortasında, hikayelerin peşine düştüm. Hikaye anlatarak var oldum. Kendime yeni hikayeler bulmaktan da asla çekinmedim. Edebiyat ve sinema, bu süreçteki en büyük yardımcım oldu. Böylece, içinde yaşadığınız gerçekliğin dışında, insana daha iyi gelen ve dünyayla kurduğu ilişkiyi daha güzelleştiren bir gerçekliğin olduğunu fark ettim. Sinema ve edebiyat, sizi içinde bulunduğunuz gerçeklikten alır, sizi daha iyi bir birey yapar ve geri gönderir. Siz de artık bu dünyanın gerçekliğini yutmaz ve kendi gerçekliğinizin bir parçası olursunuz.”
Varoluşsal Sıkıntı ve Hikaye Anlatmanın Anlamı
Kesal, insanın ölümlü olduğunu bilen tek canlı olduğunu ve bu bilginin varoluşsal bir sıkıntıyı da beraberinde getirdiğini belirtti. Bu konuda şu şekilde devam etti:
“Öleceğimizi bildiğimiz halde, dünyayla kopmaz bir bağ kurarız. Bunun farkında olmak ise bir gerilim yaratır. Hikaye anlatmak, varoluşsal sıkıntıyla baş etmenin bir yoludur. Kendi hikayenizi kurmak ve anlatmak, sizden sonrakiler için büyük bir şanstır. Onlar, bu konforun içinde yaşayacaklar. Hayatımda, daha öncekilerin anlattıkları hikayelerin rahatlığını yaşadım. Mimar Sinan’ın, Dostoyevski’nin ya da Kemal Tahir’in anlattığı hikayelerin mirasçısıyım. Onlar, dünyayla kurduğum ilişkide beni sakinleştirdiler ve beni bir hafızanın parçası yaptılar.”
Yoğun bir katılımın olduğu bu anlamlı söyleşi, soru ve cevaplarla sona erdi.