İstanbul’da Yenidoğan Bebek Davası Devam Ediyor
İstanbul’da yenidoğan bebekleri, anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek haksız kazanç elde eden ve kusurlu davranışları sonucunda ölümlerine sebep olan Fırat Sarı ve İlker Gönen’in de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı dava, ikinci gününde devam ediyor. Duruşma, Bakırköy Adliyesi, 21. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’nda gerçekleştiriliyor. Mağdur ve müştekilerin yanı sıra, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları da duruşmada hazır bulundu.
İddianamede, 19 özel hastanenin yer aldığı bu davada, sanıklar hakkında toplamda 17 bin yıl hapis cezası talep ediliyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen’in de dahil olduğu 22 tutuklu sanık, 15 tutuksuz sanık ve avukatları duruşmada yer aldı. Duruşma, ilk olarak sanık müdafilerinin isimlerinin okunmasıyla başladı.
Sanık Hasan Basri Gök’ün Savunması
Duruşmanın ilk kısmı, hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Hasan Basri Gök’ün savunmasının alınmasıyla devam etti. Mahkeme başkanının, “Hakkında sahtecilik ve örgüt üyesi olmak suçlarından dava açıldı. Savunmanı yapacak mısın?” sorusuna Gök, şu yanıtı verdi:
“Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve suç örgütüne üye olma suçlarından açılan davada, savcılık ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok. Gözümle gördüğüm ve bildiğim şeyler var. Epikriz değiştirme olayı, hastanın bir egzersiz sistemi vardı; bebeklerin değerlerini girerdik, karşıdaki görevlinin verdiği bilgileri kaydederdik. Bu sistem savcılıkta mevcut. Reyap, Silivri ve Duygu hastanelerinde çalıştım. 2019-2021 yılları arasında Reyap Hastanesi’nde görev yaptım. Fırat Sarı’nın normal hemşiresiydim ve son 6 ayda epikrize yardımcı oldum. En son zamanlarda ise şoförlüğünü yaptım. Özel Reyap hastaneleri, tam anlamıyla bir işletme gibi değildi. Bebek sevklerini Fırat Sarı ve 3 kişi daha yapıyordu. Esenyurt’ta bir tıp merkezinde doğan bebekler, araya 112 girmeden Fırat Sarı tarafından hastaneye sevk ediliyordu. Aileye, ‘yakında bu hastane var, oraya sevk ediyoruz’ diyorlardı.”
Sevklerle İlgili Yorumları
Gök, duruşmada sevklerin 112 bilgilendirmesi olmadan yapıldığını, bunun doktorlar üzerinden para kazanmak amacıyla gerçekleştirildiğini ifade etti:
“Gözümle gördüğüm bir şey yok ama Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi. Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı’nın talimatına göre hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılan gaz ve ilaçlar vardı, bunlarla ilgiliydim. Serdarova bebeğin ailesinden para talep ettiğimizde ise Fırat Sarı aradı ve sevk için ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. Amaç, SGK’dan daha fazla para almaktı.”
İlaç Satışı ve Kazançlar
Mahkeme başkanının Mehtap ile “Çocuğu öldür” şeklindeki mesajlaşmasını sorması üzerine Gök, bebeğin nabzının belli bir seviyede tutulduğunu ve bu durumun bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep olduğunu belirtti:
“Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için bir şey söyleyemem. Fehmi Alperen ile ‘Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?’ mesajlaşması ise İstanbul’un bölgelere bölünmeden, tanıdığı kişiler ve doktorlar aracılığıyla bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını Ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olması için istediği ile ilgili konuşmamızdı.”
Gök, ilaç satışlarından elde ettikleri kazançları da şu şekilde aktardı:
“20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı, düşük ücretler ödüyordu. Tüm sorumlulara para ödüyordu. Her şeyin bir ücreti vardı; doktora yardım etmek, epikriz raporu yazılması gibi işler. Basamak hastaneler doğru değildi. SGK’dan buna göre para alınıyordu. Önümüzdeki basamakları değiştirdiğimizde hastanedeki ilaçları da Doğukan ile birlikte satıyorduk. İlaç satışından 40 bin lira kazandık. Hemşirelerden ilaç aldım ve Fırat Sarı’nın bilgisi dâhilinde gerçekleştirdim. Denetim var diye bir seferinde 24 kutu ilaç verdiler. İlaçları alırken hastanenin haberi vardı. Bu raporu zaten hastane başhekimi ve sahibi görüyordu. Bunlar fark edilmeyecek ilaçlar değil; sistemden düştüğünde herkesin haberi olur. Sonuçta hastanenin birdenbire cirosu artıyordu.”
Kaynak: Sözcü