Kadavra Temini ve Tıp Eğitimi Üzerine Sorunlar
Tıp fakültelerinin en temel derslerinden biri olan anatomi eğitimi, kadavra teminindeki sıkıntılar nedeniyle ciddi şekilde etkilenmektedir. Öğrencilerin el becerilerini geliştirmesi ve insan bedenini uygulamalı olarak öğrenmesi açısından kadavralar büyük bir öneme sahiptir. Ancak, ülkemizde beden bağışlarının yetersizliği nedeniyle büyükşehirlerdeki üniversitelerde bile sayılı kadavra bulunmaktadır. Bu durum, birçok tıp öğrencisinin kadavra görmeden mezun olmasına yol açmaktadır.
400 Öğrenciye 40 Kadavra Gerekiyor
Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve EÜ Girişimsel Anatomi Plastinasyon Uygulama Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Servet Çelik, kadavra teminindeki sorunları şu şekilde ifade etmektedir: “20 yıl önce bir kadavra üzerinde çalışma yapabiliyorduk. 2010’dan sonra bağışların sayısı ufak ufak artmaya başladı. Önceleri 3-4 yılda bir kadavra gelirken, bu sayı yılda 1-2’ye çıkmaya başladı. Son yıllarda bağış sayısında bir artış yaşasak da, bu hala yeterli değil. İzmir gibi büyükşehirlerde yılda 5-6 bağış olabiliyor. Ancak, EÜ Tıp Fakültesi’ndeki 400 birinci sınıf öğrencisinin yılda 40 kadavrayla çalışması gerekiyor.”
‘Hekimin İlk Hastası Kadavra Olmalı’
Prof. Dr. Çelik, tıp öğrencilerinin uygulama yapması ve el becerisi kazanmasının önemine değinerek, “Beden bağışı eksik olunca eğitim, öğrencilere bire bir el becerisi kazandırmak yerine anatomi hocaları tarafından önceden hazırlanan kadavraların müze formatında gösterilmesine dönüşüyor. Öğrencilerin gerçek bir dokuyla karşılaşmaları, hem pratik hem de psikolojik olarak hekimliğe hazırlanmaları açısından kritik. Hekimin ilk hastası kadavra olmalıdır,” şeklinde konuştu.
‘Öğrenciler En Azından Bir Kadavra Gördükten Sonra Mezun Olmalı’
Türkiye’de bire bir kadavrayla çalışma imkânına sahip öğrenci sayısının oldukça az olduğunu belirten Prof. Dr. Çelik, “Bir yılda yalnızca 15-20 civarında öğrenci belirli bölgeleri inceleme fırsatı bulabiliyor. Günümüzde kadavrayla çalışma imkânı bulamadan mezun olan birçok sağlık profesyoneli mevcut. Çoğu fakültede, sadece kadavra var demek için bir veya iki tane kadavra bulunuyor. Bu durum, mezun olan hekimlerin yeterli beceri kazanmadan mezun olmalarına sebep oluyor. Anatomi asistanları ve uzmanların çoğu da kadavrayla çalışma imkânına sahip olamıyor,” dedi.
‘Kadavra Bulunmadığında İthalat Yapmak Zorundayız’
Bağışların artmasının hekimlerin el becerisini ve yapı bilgisini artıracağını vurgulayan Prof. Dr. Çelik, “Ayrıca kadavra üzerinde yapılacak araştırmalar, tıbbi cihazların ve yeni ameliyat tekniklerinin geliştirilmesine olanak tanıyor. Bu da, ülkemize daha kaliteli sağlık hizmeti sunma imkânı sağlıyor,” diye ekledi.
‘Kadavralara Ciddi Bedeller Ödüyoruz’
Kadavra bulunmadığında ithal etmek zorunda kalındığını belirten Prof. Dr. Çelik, “İthal kadavralara ciddi bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Bu, ülkemizin kaynaklarını tüketiyor. İhtiyaçları karşılayacak kadar ithalat yapılamıyor. Bir bedene fiyat biçilmelerini doğru bulmuyoruz fakat birçok fakültemiz ve öğrencimiz var. Bu nedenle bakanlık, bu yola gitmek zorunda kalıyor. Öğrencilerin en azından bir kadavra görmesini sağlamak için alımlar yapılıyor,” dedi.
‘Kadavra En İyi Eğitim Materyali’
EÜ Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Girişimsel Anatomi Plastinasyon Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Okan Bilge, kadavranın gerçek dokunun öğrencilere aktarılabileceği en etkili eğitim materyali olduğunu vurguladı. “Kadavraları öncelikle bağış yoluyla, sonrasında ise sahipsiz cenazelerden temin etmeye çalışıyoruz. Avrupa standartlarına göre, en fazla bir kadavrada 10 öğrenci çalışabiliyor ve bu öğrencilerin bire bir diseksiyon yaparak anatomiyi öğrenmesi bekleniyor. Ancak, 400’ün üzerindeki öğrenci sayısıyla bunu gerçekleştirmek mümkün değil,” diye belirtti.
‘Bağış Kadavralar En Az 5 Yıl Kullanılıyor’
Toplumda kadavra bağışı bilincinin artmasının olumlu sonuçlar doğurduğunu ifade eden Prof. Dr. Bilge, “İnsanlar bedenlerini bağışladıklarında, ileride ne olacağını öğrenmek istiyorlar. Bağış kadavralarda ailelerden en az 5 yıl süre talep ediyoruz. Çünkü bedenin düzgün saklanabilmesi ve bozulmasının önlenmesi için yaklaşık 6 ay ilaçlı bir şekilde kalması gerekiyor. Ancak 6 aydan sonra kullanılabiliyor. 3-4 yıl boyunca bedeni kullanabilmek için bu süreye ihtiyacımız var. Sonrasında bağışçı ailelerimize iade ediyoruz. Bazı aileler ise süresiz bağış yaparak cenazeyi geri istemiyorlar. Ayrıca, sahipsiz cenazelerimiz var. Sahipsiz cenazelerde süre söz konusu olmadığı için, en iyi şartlarda saklamaya çalışarak olabildiğince fazla kullanmaya devam ediyoruz. Bu cenazaları 10-20 yıl kullanabiliyoruz ve sonrasında belediyeye teslim edilerek gömülmeleri sağlanıyor,” şeklinde konuştu.