Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) tarafından yayımlanan Kara Rapor 2024, hava kirliliği ile meme kanseri arasındaki ilişkiyi gün geçtikçe daha net bir şekilde ortaya koymaktadır. Rapor, Türkiye’de meme kanseri vakalarının özellikle 40 yaşından sonra hızla arttığını ve bu hastalığın genç yaş gruplarında bile görülebileceğini vurgulamaktadır. Bu durum, hava kirliliği ve meme kanseri arasındaki bağlantıları araştıran bilimsel çalışmaların önemini artırmaktadır.
Egzoz Dumanının Etkisi
Ekogenetik ve Çevre Sağlığı Merkezi’nden K. W. Reding ve ekibinin gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, nitrojen dioksit (NO2) maruziyeti yaşayan kadınlarda, hormon reseptör pozitif meme kanseri riskinin %10 oranında arttığı tespit edilmiştir. Nitrojen dioksit, dizel motorların egzoz gazlarının bir bileşeni olup, özellikle trafik yoğunluğunun yüksek olduğu bölgelerde yaşayan bireyler için önemli bir risk faktörüdür.
ABD’de gerçekleştirilen bir meta-analiz çalışmasında A.J. White ve arkadaşları, NO2 ve NOx seviyeleri ile meme kanseri riski arasında güçlü bir ilişki bulmuşlardır. Trafik kaynaklı hava kirleticilerin, özellikle büyük şehirlerde yaşayan kadınlar üzerindeki etkisi oldukça dikkat çekicidir ve bu durum, daha sıkı çevresel düzenlemelerin gerekliliğini gündeme getirmektedir.
Avrupa Tıbbi Onkoloji Derneği (ESMO) Kongresi’nde sunulan bir çalışma, ev ve iş yerlerinde hava kirliliğine maruz kalan kadınların meme kanseri riski ile ilişkisinin arttığını göstermiştir. Bu bulgu, sadece dış ortamda değil, kapalı alanlarda da hava kalitesinin önemini vurgulamaktadır. İyi havalandırma sistemleri ve etkili hava filtrelerinin kullanımı, bu riski azaltma adına önemli bir adım olabilir.
Bilimsel araştırmalar, kanserlerin önlenmesi için hava kirliliğinin azaltılmasının kritik bir adım olduğunu ortaya koymaktadır. Kara Rapor 2024’te de belirtildiği üzere, sağlıklı bir çevre sağlamak, kamu sağlığı açısından son derece önemlidir. Avrupa Birliği’nin ince partikül madde (PM2.5) ve azot dioksit (NO2) için yasal sınır değerlerini düşürmeye yönelik planları mevcutken, Türkiye’de bu düzenlemelerin henüz tam olarak yürürlüğe girmemiş olması dikkat çekmektedir.