Betül Topaklı / Milliyet.com.tr – İşte, evde, kafede sıkça tükettiğimiz kahve, artık birçoğumuz için günlük yaşamın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Kimileri güne zinde başlamak, işe konsantre olmak ya da yorgunluk atmak için içerken, kimileri de sosyalleşme aracı olarak görüyor. Hal böyle olunca, kahve tüketimi hızla artıyor. Kahvenin binlerce yıldır insanoğlunun sofrasında yerini aldığını ve tüm dünyada en çok tüketilen içeceklerden biri olduğunu söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Kahveyi hayatımıza bu denli sokan sadece sosyalleşme aracı olarak görülmesi değil, aynı zamanda bugün yüzlerce bilimsel yayınla da kanıtlanmış faydaları. Ancak günümüzde hem türleri hem de hazırlanma biçimleriyle sayısız şekilde karşımıza çıkan kahvelerden doğrusunu tercih etmek büyük önem taşıyor” dedi.
“Kahvenin içinde bulunan kafein, klorojenik asit, kahweol, kafestol gibi biyoaktfi bileşenler kahveyi fonksiyonel bir içecek yapıyor. Düzenli kahve tüketiminin bilimsel yayınlarla gösterilmiş pek çok faydası bulunuyor. Kahve, demans (bunama), inme riskini önlüyor. Karaciğer, kolon kanseri, tip 2 diyabet, kalp damar hastalığı riskini azaltıyor. Spor öncesi tüketimiyle egzersiz performansını artırıyor. Güçlü bir antioksidan olan kahve, içerdiği polifenollerle iltihabı azaltan etki gösteriyor. İltihap azaltıcı etkisi nedeniyle kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltıyor. Kafein; metabolizmayı ve yağ yakımını hızlandırıyor, algı ve odaklanmayı artırıyor. Kolesterolü düşürüyor. Düzenli filtre kahve tüketen kadınlarda, meme kanseri riski yüzde 50 daha az sıklıkta görülüyor.” – Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya
HANGİ KAHVE EN FAYDALISI?
İşlenmemiş, katkısız, aromasız çekirdek kahvelerin faydalı olduğunu söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Hazır paket kahvelerde kullanılan aroma verici, tatlandırıcı, krema gibi katkı maddeleri kahveyi faydalı bir içecek olmaktan uzaklaştırıyor. Kahveye uygulanan yoğun kavrulma işlemi, kanserojen bir madde olan akrilamid oluşumuna sebep oluyor. Yapılan çalışmalar akrilamid oranının en az saptandığı kahvelerin, orta kavrulmuş çekirdek kahveler olduğunu gösteriyor. Kahve çekirdeklerinin çok kavrulması akrilamid oranının yükselmesine sebep oluyor” diyerek çekirdeği orta kavrulan kahveleri tercih etmemiz gerektiğine vurgu yaptı.
SOĞUK DEMLEME KAFEİNİ AZALTMIYOR
Son zamanlarda popüler olan soğuk kahvelerin yeni olmadığına, soğuk suyla kahvenin demlenmesinin yüzyıllar önce de uygulandığına değinen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Bu kahvenin temel özelliği, soğuk suyla demlenerek yapılmasıdır. Diğer soğuk kahveler sıcak suyla demlendikten sonra buz veya soğuk sütün eklenmesiyle soğumuş hâle geliyor. Cold brew yapımında ise kahve çekirdeklerinin en az 10 saat buzdolabında bekletilmesi gerekiyor. Yapılan çalışmalarda, soğuk veya sıcak demleme karşılaştırmış ve kafein içeriği açısından anlamlı bir fark saptamamış. Benzer şekilde kahvenin faydalı etkileri ile ilgili de her iki yöntem arasında bir fark bulunmuyor. Damak zevkinize göre sıcak veya soğuk, her ikisini de tüketebilir, her ikisinden de faydalanabilirsiniz” açıklamalarını yaptı.
“Kahvenin faydalı etkilerinden bahsederken dozundan bahsetmezsek olmaz. Kahvede bulunan kafein, uyarıcı ve metabolizma hızlandırıcı gibi olumlu etkilere sahip olsa da yüksek doz alındığında toksisite belirtilerine sebep olabiliyor. Kafein toksisitesi; çarpıntı, huzursuzluk, yüksek kaygı düzeyi, sinirlilik, ellerde titreme, uykusuzluk, çarpıntı- tansiyon dengesizlikleri ve halsizliğe neden olabiliyor. Kafeinin olumsuz etkileri özellikle günlük toplam 350-400 miligram üzerine çıkıldığında ortaya çıkıyor. Çarpıntı, ritim bozukluğu, tansiyon problemleriniz varsa günlük 250 miligram güvenli kafein doz limitinin üzerine çıkmamanız gerekiyor. 1 fincan Türk kahvesinde 40-50 miligram kafein bulunurken, 1 kupa filtre kahvede bu doz 150-250 miligrama çıkabiliyor. Benzer şekilde siyah ve yeşil çay da kafein içeriyor. Günlük kafein dozunuzu hesap ederek, kafein toksisitesinden kaçınarak kahve tüketmeniz gerekiyor.” – Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya
KAHVEYLE SU İÇMELİYİZ ÇÜNKÜ…
Kahvenin içinde bulunan kafeinin idrar söktürücü etki gösterdiğini bu nedenle kahvenin su yerini tutmayacağını söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Hatta gün içinde idrar söktürücü etkiyle vücuttan su atılmasına neden olur. Kahve içtiğimiz kadar ek su içmeliyiz. O nedenle kahvenin yanında su ikramımız çok güzel bir gelenektir. Kahveyi seven ancak kafeinin etkilerini tolere edemeyenler kafeinsiz (dekafeinize) kahvelere yöneliyor. Kafeinsiz kahve; çekirdekler kavrulmadan ve öğütülmeden önce kafeini alınan kahvelerdir. Bu işlem esnasında da kafein yüzde 95-97 oranında uzaklaştırılıyor, kafein tamamen sıfırlanmıyor. Fayda açısından, kafeinli kahvelerle bir farkı yoktur ancak işlenme esnasında antioksidan kapasitesini bir miktar kaybeder. Kafein kısıtlaması gereken bireylerde alternatif olarak tercih edilebilir” bilgilerini paylaştı.
‘BİR HEKİM OLARAK ASLA TERCİH ETMEDİĞİM KAHVELER’
Kahve çeşitlerinin sadece damak tadına değil, ruha da hitap ettiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, ancak bazı kahvelerin asla tercih edilmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Bunlardan ilkinin granül kahveler olduğunu açıklayan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Bu kahveler suya at karıştır dediğimiz kahveler olup, işlenmiş ve faydalı etkilerden yoksundur. Maalesef en kötü kalite çekirdeklerden elde edilen kahve çeşitleridir. İkincisi, çok ve çifte kavrulmuşlar kahveler. Yoğun kavurma işlemi kahvedeki kanserojen madde akrilamid oranını artırıyor. Üçüncüsü, karışım kahveler. Otantik, dibek, gurme isimleriyle karışım olarak satılan pek çok kahve içerisinde süt tozu, krema veya katkı maddesi bulunduruyor. İçindekiler kısmına mutlaka bakılmalı” dedi.
‘FAVORİM GÜNDE 1-2 FİNCAN TÜRK KAHVESİ’
“Günde 1-2 fincan, orta kavrulmuş çekirdekten Türk kahvesi bir kalp hekimi olarak favorim” diyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, sözlerine şöyle devam etti: “Gerek lezzet olarak gerekse de sunum şekliyle kültürümüzü çok güzel yansıttığı için seviyorum. Türk kahvesi sadece bir içecek değil, bizim toplumumuz için bir ritüel. Etkisi paketini açınca kokusuyla başlıyor, cezvede ağır ateşte pişirilmesiyle devam ediyor. Tabii ki sunumuyla da göz dolduruyor. Kahvenin çeşidi, kafein oranı gibi etkenler bireysel yanıtları değiştirebilir. Birine iyi gelen kahve, diğeri için iyi olmayabilir. Bedensel yanıtlarımız bizim için en uygun kahveyi bulma yolculuğunda bize ışık olacaktır.”