Yapılan araştırmalara göre, dünya topraklarının yaklaşık yüzde 30’u 2023 yılı itibarıyla, üç aydan fazla süren aşırı kuraklık koşullarıyla karşı karşıya kalmıştır. Uzmanlar, bu kuraklığın suya ve gıdaya erişim sorunlarının yanı sıra sağlık ve ekonomi alanlarında da ciddi riskler taşıdığını vurgulamaktadır. Aşırı kuraklık, bir bölgedeki altı aylık yetersiz yağış ve toprak nem kaybıyla kendini göstermektedir. Uzun süreli kuraklık, su kaynaklarını, gıda üretim süreçlerini, enerji tedarikini ve altyapıyı tehdit ederek halk sağlığı ve güvenliğini doğrudan olumsuz etkilemektedir.
Özellikle Güney Amerika, Orta Doğu ve Afrika Boynuzu’nda kuraklık artışı endişe verici bir boyuta ulaşmaktadır. Amazon ormanlarındaki bitki örtüsünün azalması, yağmur döngülerini olumsuz etkileyerek kuraklık kısır döngüsünü tetiklemektedir. Ayrıca, bazı bölgelerde kuraklık ve aşırı yağışlar aynı anda etkisini göstermektedir; sıcaklık artışı toprağı kuruturken, okyanusların ısınması daha fazla buharlaşmaya yol açarak karasal alanlarda aşırı yağışları beraberinde getirmektedir. Küresel ısınma, kuraklık ve seller arasında karmaşık bir etkileşim olduğu belgelenmiştir.
151 Milyon İnsan Gıda Krizi ile Yüz Yüze
Bu kriz, sağlık açısından da derin sonuçlar doğurmaktadır. BBC’de yayımlanan bir habere göre, Lancet Countdown tarafından gerçekleştirilen bir çalışma, artan sıcaklıkların yetersiz beslenme ve salgın hastalıkları da artırdığını ortaya koymuştur. Geçtiğimiz yıl, kuraklık nedeniyle dünya genelinde 151 milyon insan gıda güvencesizliği ile karşı karşıya kalmıştır. Bunun yanı sıra, sıcaklık artışı ile bağlantılı ölümler yüzde 167 oranında artarken, dang humması, sıtma ve Batı Nil virüsü gibi bulaşıcı hastalıklar daha önce görülmeyen bölgelere yayılmıştır.
Kuraklık ve Seller Neden Aynı Anda Artıyor?
Özellikle Orta Doğu’da su kıtlığı yaşam koşullarını zorlaştırmaktadır. Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke bölgesinde, su kaynaklarının tükenmesi nedeniyle halk içme suyuna erişimde ciddi zorluklarla karşılaşmaktadır. Temiz su bulamayan yerel halk, kirli yeraltı sularına yönelmekte ve bu da hastalıkların yayılmasına yol açmaktadır. Sudan gibi ülkelerde ise hem kuraklık hem de seller, halkın sağlığını ve geçim kaynaklarını tehdit etmektedir. Sudanlı bir çiftçi olan Nyakuma, sel felaketi sonucunda büyükbaş hayvanlarını kaybetmiş ve ailesi hükümet yardımlarıyla hayatta kalmaya çalışmaktadır.
Kuraklık, seller ve sıcak hava dalgalarının artışıyla birlikte su baskınları daha sık ve yıkıcı hale gelmektedir. Toprağın bitki örtüsünü kaybetmesi, yağışlar sonrasında suyun toprağa sızmak yerine yüzeyde akarak ani sel felaketlerine yol açmasına neden olmaktadır. Uzmanlar, aşırı kuraklığın ardından gelen su baskınlarının tarım ve gıda güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirtmektedir. Lancet Countdown’ın yöneticisi Marina Romanello, iklim değişikliği ile başa çıkmak için dünya çapında hızlı bir adaptasyon sürecine ihtiyaç duyulduğunu vurgulamaktadır. Romanello, “İklim hızla değişiyor ve sistemlerimizi bu yeni koşullara uyumlu hale getirmedik. Küresel sıcaklıklar daha fazla arttıkça etkiler daha yıkıcı hale gelecektir” uyarısında bulunmaktadır.
Kaynak: Sözcü
