Mide Kanseri ve Helicobacter pylori İlişkisi
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 verilerine göre, mide kanseri, dünya genelinde en yaygın 6. kanser türü olarak öne çıkarken, kansere bağlı ölümler arasında 4. sırada yer almaktadır. Mide kanserinin en önemli tetikleyicisi ise Helicobacter pylori enfeksiyonudur. Bilim insanları, başlangıçta zararsız bir bakteri olarak görülen bu mikroorganizmanın, mide kanserine yol açma potansiyelini keşfetmişlerdir. Bu önemli buluş, kanserin erken teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda umut verici bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
Helicobacter pylori, Gram-negatif, flagellalı ve mikroaerofilik özelliklere sahip bir bakteri türüdür. Epidemiyolojik araştırmalar, bu bakteriye maruz kalan bireylerin %2-3’ünde mide kanseri gelişme riskinin bulunduğunu göstermektedir.
Gastrit ile Başlayan Süreç
Mide kanserinin gelişimi, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite ve bağışıklık tepkileri gibi birçok faktörü içeren karmaşık bir süreçtir. Genellikle yüzeyel gastrit ile başlayan bu süreç, H. pylori enfeksiyonu ile tetiklenebilir. Yüzeyel gastriti takiben, atrofik gastrit ve bağırsak metaplazisi aşamaları gelmektedir. Bağırsak metaplazisi aşamasında, midenin iç yüzeyindeki hücreler, bağırsak hücrelerine dönüşüm sürecine girmektedir. Ardından, “displazi” olarak adlandırılan anormal hücre gelişimi ve nihayetinde adenokarsinom, yani mide kanseri, meydana gelebilir.
H. pylori bakterisi antibiyotiklerle tedavi edilebilse de, bağırsak metaplazisi evresine ulaştıktan sonra bu tedavi yönteminin etkili olmadığı görülmektedir. Bu durum, atrofik gastrit ve bağırsak metaplazisi arasındaki geçişin mide kanseri gelişiminde kritik bir aşama olduğunu ve H. pylori’nin bu süreçteki önemli rolünü açıkça ortaya koymaktadır.
Hücre Stresinin Rolü
H. pylori’nin hastalık yapıcı etkisi, VacA adlı toksin, üreaz enzimi ve peptidoglikan hücre duvarındaki proteinler gibi faktörlerle ilişkilidir. Bu bakterinin hücrelerde oluşturduğu stres, sindirim sistemi bozuklukları, hücrelerin fenotipik değişimleri ve doku hasarlarına yol açmaktadır. Araştırmalar, H. pylori enfeksiyonunun neden olduğu bu hasara karşı hücrelerin verdiği tepkilerin, mide kanserinin gelişiminde etkili olabileceğini göstermektedir.
Endoplazmik retikulumun aşırı çalışması, içinde biriken yanlış katlanmış veya katlanmamış proteinlerin hücrede strese neden olmasına yol açar. Bu duruma yanıt olarak endoplazmik retikulum, Katlanmamış Protein Yanıtı (Unfolded Protein Response – UPR) adı verilen bir mekanizmayı devreye sokar. Araştırmalar, ER stresinin H. pylori kaynaklı mide kanseriyle güçlü bir bağlantısı olduğunu ortaya koymaktadır. İntestinal metaplazi ve atrofik gastrit aşamalarındaki UPR aktivitesi karşılaştırıldığında, hastalığın ileri aşamalarında UPR’nin çok daha fazla aktive olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgu, bakteriyel enfeksiyonun kanser öncesi lezyonların gelişimine önemli katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Kronik İnflamasyon ve Kanser İlişkisi
Kronik inflamasyon, pek çok kanser türünün yayılmasında önemli bir rol oynamakta ve özellikle H. pylori kaynaklı mide kanserinde bu etken ön plana çıkmaktadır. H. pylori enfeksiyonu gastrite yol açsa da, yalnızca küçük bir grup bireyde bu durum kanserle sonuçlanmaktadır. Bu durum, hastalığın ilerlemesinde konak hücrelerin yanıtı ve bakterinin etkilerinin, kanser gelişimindeki belirleyici unsurlar olup olmadığını sorgulatmaktadır.
Mide mukozasında uzun süreli inflamasyon, yüksek miktarda azot oksit salınımına neden olabilir. Bu durum, azotlu bazların hasar görmesine ve transkripsiyon düzenleme mekanizmasının bozulmasına yol açabilmektedir. Sonuç olarak, tümör baskılayıcı genlerde hipermetilasyon meydana gelir ve bu epigenetik değişiklikler kanser gelişimine katkıda bulunur. Mide kanseri hastalarının mukozalarında metillenmiş tümör baskılayıcı genlerin varlığı tespit edilmiştir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, metillenmeyi engelleyen “5-azacytidine” adlı maddenin mide kanserini azaltabileceğine dair veriler elde edilmiştir.
Gelecek İçin Umut Veren Çalışmalar
Helicobacter pylori, tedavi edilmediğinde kansere yol açabilecek ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu bakteri, endoplazmik retikulum stresi, inflamasyon, azot oksit birikimi ve DNA metilasyonu gibi çeşitli mekanizmalarla mide hücrelerinin yapısında değişikliklere, kontrolsüz çoğalmaya ve diğer dokulara yayılmasına yol açabilir.
Bununla birlikte, H. pylori enfeksiyonu olan bireylerin yalnızca küçük bir kısmında mide kanserine kadar ilerleyen bir süreç gözlemlenmektedir. Gastrit gibi mide rahatsızlıklarının erken teşhisi ve doktor kontrolünde uygulanan antibiyotik tedavisi ile bu bakterinin neden olduğu enfeksiyonlar kontrol altına alınabilir. Ayrıca, bu mekanizmaların anlaşılmasıyla birlikte, sağlıklı hücrelere zarar vermeyen yeni kanser tedavileri de geliştirilmeye devam etmektedir. Mide kanseri nedeniyle her yıl birçok insanın yaşamını yitirdiği düşünülürse, bu çalışmalar umut vaat eden gelişmeler olarak dikkat çekmektedir.
Not: Bu içerik, evrimagaci.org’dan derlenmiştir.
Kaynak: Sözcü