Trump’ın İkinci Dönemi ve NATO İlişkileri
ABD Başkanı olarak seçilen Donald Trump, ezici bir çoğunluk ile ABD seçiminde zafer elde etti. Salıncak eyaletlerdeki başarısıyla birlikte, Trump’ın partisi hem ABD Senatosu’nda hem de Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu sağlamış durumda. Bu, Trump’ın ikinci Başkanlık döneminde daha güçlü bir iktidar yapısı kurmasına olanak tanıyor. Başkan Trump’ın en dikkat çeken seçim vaatlerinden biri, ABD’nin savunma harcamalarını azaltmak ve diğer NATO ülkelerinin savunma bütçelerini artırmaları yönündeki talepleridir.
İlk Başkanlık döneminde, “savunma ödeneklerini artırmayan NATO ülkelerini korumayacağını” ifade eden Trump, NATO’dan çıkmayı bile düşünmüş olabileceği iddialarıyla gündeme gelmişti. Bu bağlamda, NATO’DAN ÇIKABİLİR Mİ? sorusu merak konusu.
Trump’ın NATO’dan çıkması, zorlu bir süreç olmasına rağmen mümkündür. Böyle bir kararın onaylanması için Trump’ın partisinin çoğunluğu sağladığı Senato’da üçte iki çoğunluğu elde etmesi gerekecektir. Trump, “ABD Başkanı’nın dış politikayı belirleme hakkını” kullanarak NATO’dan çekilmeyi tercih edebilir. Politico’da yer alan bir yazıda ise, böyle bir kararın ABD halkı tarafından hoş karşılanmayacağı ve ABD’nin 80 yıldır sürdürdüğü ittifakı tek bir kararla sona erdirmesinin siyasi bir deprem yaratacağı üzerinde duruluyor. NATO’dan çıkmayı beyan eden bir ülke, bu beyanından bir yıl sonra ittifaktan tamamen ayrılabiliyor. Ancak, birçok analist bu olasılığı düşük görmektedir. Zira Trump, seçim kampanyasında NATO’dan çıkmayı değil, NATO’yu ‘yeniden’ yapılandırmayı vaad etti.
PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR
Trump, geçmişte Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinin gerekli askeri bütçeleri ayırmadığını sıkça dile getirmiştir. Bu bağlamda, NATO üyesi ülkelerin savunma bütçelerini NATO standardı olan %2’ye çıkarmalarını istemekte ve bu standarda uymayan ülkeleri de ‘korumayacağını’ belirtmektedir. Bu durum, ABD’nin NATO’dan çıkmasından çok, NATO’nun sunduğu savunma kalkanının zayıflaması anlamına gelebilir. Politico, iki katmanlı bir NATO modelinin olası olduğunu öngörmektedir. ABD, Türkiye gibi ülkelerde konuşlandırdığı nükleer silahlarla üye ülkeleri nükleer şemsiyesi altına alarak, Avrupa ve Orta Doğu’dan askerlerini çekip güvenliği bölgesel müttefiklerine devredebilir. Sadece, askeri ödeneklerini %2’ye çıkaran ülkelerine ABD ordusuyla koruma taahhüdü verebilir.
TÜRKİYE’NİN YERİ NE OLUR?
Bu noktada, Türkiye’nin önemi bir kat daha artmaktadır. Türkiye’nin askeri bütçesi 2024 yılında 1,6 ile NATO standardının altında kalacak olsa da, NATO’nun en büyük ikinci ordusu olan Türkiye, Kuzey Afrika, Irak ve Suriye’de kurduğu askeri üslerle sınır ötesi operasyonları başarıyla yürütmektedir. Türkiye’nin insansız hava aracı (İHA) programı, koruduğu bölgelerde bilgi ve silahlı destek sağlaması açısından büyük bir avantaj sunmaktadır. Eğer ABD bölgeden çekilirse, Türkiye, NATO adına bölgesel bir koruma görevini daha fazla üstlenebilir.
Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkileri de dikkat çekici bir husustur. Türkiye, NATO müttefiklerinin Rusya’ya koyduğu ambargoları uygulamayı reddetmiş, fakat Ukrayna’ya silah göndererek ve Kiev yakınında Bayraktar fabrikası kurarak bir denge politikası izlemiştir. Bu durum, Batılı ülkelerin dikkatinden kaçmamıştır. Türkiye’nin değişen NATO dinamiklerinde Batı eksenine yeniden entegre olması için Avrupa Birliği müzakerelerinin yeniden başlaması gündeme gelebilir.
Kaynak: Sözcü