Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr – Son yıllarda yeni nesil terapi yöntemleri ve alternatif akımlar, özellikle şehir yaşamının yoğun stresinden bunalanlar arasında popülerlik kazandı. ‘New Age’ olarak adlandırılan bu akımlar, zihinsel ve duygusal iyileşme vaadiyle karanlık inziva odalarından ağlama terapilerine kadar uzanan çeşitli uygulamaları içeriyor. Ünlü isimlerin de bu akımlara katılmasıyla birçok insan, bu alternatif yöntemlerin peşinden gitmeye başladı. Ancak bu yeni trendlerin gerçekten etkili olup olmadığı ise hâlâ tartışma konusu. Bu akımları destekleyenler, bu deneyimlerin derin bir dönüşüm sağladığını söylese de bilim dünyasında bu yaklaşımların etkinliğine dair kesin bir kanıt hâlâ bulunmuyor. Yine de birçok kişi, modern hayatın kaosundan kaçış olarak bu akımlara yöneliyor. Peki, şifa verdiği söylenen yeni nesil terapi akımları ne kadar iyileştirici?
AĞLAMA KRİZİNE GİRİYORLAR, AĞACA SARILIYORLAR
Sosyal medyada birçok yeni nesil terapi yöntemleri türedi. Bunlardan biri de karanlık inziva ile karanlık oda inzivası. Bu inziva yönteminde, biyoloji bölümü mezunu bir yoga eğitmeni, karanlığın yarattığı etkiyle beyindeki kimyasalların salgılanması ve birikmesiyle bilincin hızlı bir şekilde yükseleceğini iddia ediyor. Yaşlanmayı durdurarak kendilerini baştan yarattıklarını iddia ettikleri inzivaların birinde yalnızca gözler kapatılıyor ve inziva boyunca açılmıyor. Bireyler gözetmenler eşliğinde, gözü kapalı bir şekilde yemek yiyor, sohbet ediyor, ormanda yürüyüşe çıkıyor. Başka bir inziva türü olan karanlık oda inzivasında ise inziva süresi kişiye göre değişebiliyor. Sağlık sorunu yoksa inzivaya girecek olan kişi oruç tutuyor. İddiaya göre 3 gün oruç tutulduğunda, hücrelerin hatalı kodlanmış molekülleri tüketerek enerji sağlayıp bir iç temizlik yaptığı bilgisi yer alıyor. Bu sebeple inzivaya girecek olan kişinin oruç tutması öneriliyor.
İnsana iyi geldiği iddia edilen bu terapi yöntemi dışında katılanları ağlama krizine sokan bir inziva yöntemi daha var. Bu inzivaya liderlik eden işletme bölümü mezunu biri ve sosyal medyada kendini ‘Kuantum Düşünce Tekniği Eğitmeni’ olarak tanımlıyor. Sadece ad, soyad ve doğum tarihi bilgisiyle hayatın özetini ortaya döktüklerini iddia eden ‘kuantum eğitmeninin’ bazı seanslarında katılımcılara tek tip kıyafet giydiriliyor. Seanslarda ağlama krizlerine giren katılımcılara, iddiaya göre bedensel ve ruhsal iyileşme öğretiliyor. Bireylerin ruh sağlığına hizmet ettiğini iddia eden eğitmen Göbeklitepe’nin uzaylıların havalimanı olduğunu söyleyip katılımcıların oradan enerji almalarının onlara iyi geleceğini savunuyor. Başvuranların çeşitli eğitimlere dahil edildiği ‘ağlama terapileri’ bir otelde gerçekleştiriliyor. 9 aylık eğitime tabi tutulan katılımcılar, bu eğitimler için 23 bin liraya varan ücretler ödüyor. Göbeklitepe ‘enerji depolama turları’nın yer aldığı eğitimlere katılırsanız bu rakam 69 bin liraya kadar çıkıyor.
Bu seansta katılımcılar Göbeklitepe’deki ağaca ellerini sürerek ‘enerji’ depoluyor (sağda)
‘GERÇEK İHTİYAÇLARI KARŞILAMAYABİLİR’
Bu tür akımlar sayesinde bireylerin artık sorunlarını daha rahat dile getirebildiğini anlatan Uzman Klinik Psikolog Kübra Ekşi Yıldız, beraberinde gelebilecek risklere şöyle dikkat çekti:
“Bu terapilerin temel prensiplerinde bireylerin kendileriyle baş başa kalarak içsel huzuru bulmalarını hedeflenir. Sessiz, izole ve dış uyaranlardan uzak bir ortamda kişinin, zihnini boşaltma ve içsel farkındalığını artırması amaçlanır. Meditasyon, mindfulness (farkındalık) ve nefes egzersizleri gibi uygulamalar bu inziva sürecine eşlik eder. Bastırılan duyguların serbest bırakılmasını hedefler ve duygusal bir boşalma aracı olarak gözyaşının, rahatlama ve iyileşme sağlayabileceği düşünülür. Ünlülerin deneyimlerini ve pozitif geri bildirimlerini sosyal medyada paylaşmaları, ruh sağlığı konusunun tabu olmaktan çıkmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Sosyal medya sayesinde bu tür uygulamalar, özellikle genç nesil arasında hızla popüler hale geliyor. Terapi yöntemlerinin daha geniş kitlelerce kabul görmesi ve talep edilmesi, insanların duygusal ve zihinsel sağlık sorunları hakkında daha rahat konuşabilmesi ve destek arayışına girebilmesi gibi olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Ancak bu yöntemlerin popülerliğinin yarattığı bazı riskler de var. Bu terapilerin ünlüler ve sosyal medya aracılığıyla yaygınlaşması, onların derinlikli psikolojik iyileşme araçları olmaktan çok bir ‘trend’ haline dönüşmesine yol açabilir.”
“Terapilerin popülerleşmesi, bazı bireylerin gerçek ihtiyaçlarını karşılamak yerine bu akımları yüzeysel bir şekilde benimsemelerine neden olabilir. Her bireyin ruh sağlığı ihtiyaçları farklıdır ve her terapi yöntemi herkese uygun olmayabilir. İnziva odaları veya ağlama terapisi gibi yöntemler, belirli durumlarda etkili olsa da bazı bireyler için yetersiz veya yanlış olabilir” diyen Uzman Klinik Psikolog Kübra Ekşi Yıldız, insanların bu terapilere katıldıklarında mucizevi bir iyileşme bekleyebilieceğini ve bekledikleri sonuçları elde edemediklerinde hayal kırıklığına uğrayabileceklerine değindi. Sosyal medya üzerinden yayılan bu terapiler sebebiyle terapist olmayan kişiler tarafından önerilen uygulamaların yayılabileceğine, bireylerin duygusal travmalarını daha da derinleştirebileceğine ya da yanlış yönlendirmelere sebep olabileceğine dikkat çekti.
VAATLERİN MALİYETİ YÜKSEK!
İnziva odaları ve ağlama terapileri gibi yeni nesil terapilerin popüler kültürde ve alternatif tedavi alanında öne çıktığını söyleyen Yıldız, bu yöntemlerin bilimsel temelinin ve etkinliğinin üzerine yapılan araştırmaların sınırlı olduğunu kaydetti. Klinik Psikolog Yıldız “Spesifik terapi uygulamaları üzerine yapılmış geniş çaplı ve uzun vadeli araştırmalar eksik. Dolayısıyla bu terapilerin etkinliği üzerine kesin yargılarda bulunmak zor. Bununla birlikte bu yöntemler doğru bir rehberlik ve profesyonel destekle uygulanırsa, kısa vadede psikolojik rahatlama sağlayabilirler. Ancak uzun vadeli etkileri için daha fazla bilimsel veri gerekli” diye konuştu.
Yeni nesil terapilerin kişisel bakım ve ruhsal iyilik halini artırmayı vaat ettiğini belirten Yıldız, “Bu tür terapiler modern yaşamın stres ve kaygılarıyla başa çıkmak için bireyler tarafından talep edilen yüksek maliyetleri ve lüks deneyimleriyle dikkat çekiyor. Ancak, yüksek maliyetlerle birlikte gelen vaatler her zaman gerçekçi olmayabilir. Hastaların uzun vadeli iyileşme ve kalıcı çözümler arayışında oldukları durumlarda bu terapiler genellikle yetersiz kalabilir. Beklentilerin gerçekçi olmaması durumunda, hastalar hayal kırıklığı yaşayabilir” dedi.
‘DUYGUSAL ZARAR GÖRME RİSKİ ARTABİLİR’
Yeni nesil akımların doğal, holistik ve stres azaltıcı deneyimler sunmasının bireyler için dikkat çekici olabileceğini vurgulayan Klinik Psikolog Yıldız sözlerini şöyle noktaladı:
“Yeni nesil terapiler, özellikle kısa vadeli rahatlama ve anlık çözümler arayan bireyler için avantajlar sunabilir. Ancak bilimsel kanıtların sınırlı olması ciddi bir dezavantaj. Geleneksel psikoterapiler, daha derinlemesine ve uzun vadeli çözümler sunma eğilimindeyken, yeni nesil terapiler sadece semptomatik rahatlama sağlar. Geleneksel psikoterapi, lisanslı ruh sağlığı uzmanları tarafından uygulanır. Oysa bazı yeni nesil terapiler, profesyonel olmayan kişiler veya yeterli uzmanlığa sahip olmayanlar tarafından sunulabilir. Bu da bireylerin yanlış yönlendirilme veya duygusal zarar görme riskini artırabilir. Geleneksel terapiler, kişiye özel, bireyin geçmişine, duygusal yapısına ve kişisel deneyimlerine dayanan özel müdahaleler sunarken, yeni nesil terapiler genellikle tek tip ve yüzeysel çözümler sunabilir, bu da karmaşık psikolojik sorunları olan bireyler için yetersiz kalabilir. Yüksek maliyetler ve abartılı vaatler, bu terapilerin bazı bireyler tarafından para tuzağı olarak algılanmasına neden olabilir. Çünkü bu yöntemler bazen daha çok bir pazarlama stratejisine dönüşebiliyor.”