Uzmanlar Su Krizine Dikkat Çekiyor
Uzmanlar, çığır açan bir inceleme ile su krizinin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Su kaynaklarının korunması ve tatlı su kaynaklarımızın bağlı olduğu ekosistemlerin tahribatının durdurulmaması halinde, giderek artan bir su krizinin gezegenimizi tehdit edeceği belirtiliyor. Dünya genelindeki gıda üretiminin yarısından fazlasının önümüzdeki 25 yıl içinde risk altında olacağı vurgulanıyor. Bugün yayımlanan Küresel Su Ekonomisi Komisyonu raporuna göre, dünya nüfusunun yarısı şu anda su kıtlığı ile karşı karşıya ve iklim krizi ilerledikçe bu sayının artması öngörülüyor.
Talep Yüzde 40 Artacak
Raporda, su sistemlerinin “benzeri görülmemiş bir stres” altında olduğu ve gelecek on yıl içinde tatlı suya olan talebin arzdan %40 oranında daha fazla artacağı ifade ediliyor. The Guardian’ın Çevre Editörü Fiona Harvey’in haberine göre, komisyon, hükümetlerin ve uzmanların insanların insanca bir yaşam sürdürebilmesi için gerekli su miktarını büyük ölçüde hafife aldıklarını tespit etti. Her bireyin sağlığı ve hijyeni için günde 50 ila 100 litre suya ihtiyaç duyulurken, aslında insanların yeterli beslenme ve onurlu bir yaşam sürebilmesi için günde yaklaşık 4 bin litre suya ihtiyaç duyduğu vurgulanıyor.
Rapor, suyun dünya üzerinde nemi bir bölgeden diğerine taşıyan “atmosferik nehirler” içinde hareket ettiğini belirtiyor. Dünyadaki kara yağışının yaklaşık yarısı, suyu atmosfere geri veren ve ardından rüzgarla hareket eden bulutlar üreten sağlıklı ekosistemlerden gelmektedir. Bu “atmosferik nehir” sistemlerinin başlıca yararlanıcıları arasında Çin ve Rusya, ihracatçıları ise karasal su kütlelerini destekleyen Hindistan ve Brezilya yer alıyor.
Çin Ekonomisi Orman Yönetimine Bağlı
Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü müdürü ve komisyonun eş başkanlarından biri olan Profesör Johan Rockström, “Çin ekonomisi, Ukrayna, Kazakistan ve Baltık bölgesindeki sürdürülebilir orman yönetimine bağlıdır” diyor ve ekliyor: “Aynı durum, Brezilya’nın Arjantin’e tatlı su sağlaması için de geçerlidir. Bu birbirine bağlılık, tatlı suyu küresel ekonomiye küresel bir ortak mal olarak yerleştirmemiz gerektiğini gösteriyor.” Singapur başkanı ve komisyonun eş başkanı Tharman Shanmugaratnam, ülkelerin su kaynaklarının yönetimi konusunda geç kalmadan iş birliği yapmaya başlamaları gerektiğini belirtiyor: “Tatlı su kaynaklarını nasıl koruyacağımızı, daha verimli nasıl kullanacağımızı ve her toplumun tatlı suya nasıl erişebileceği konularında radikal düşünmeliyiz. Başka bir deyişle, zengin ve fakir arasındaki eşitliği nasıl koruyacağımızı düşünmeliyiz.”
Su, İklim Krizinin 1 Numaralı Kurbanı
Küresel Su Ekonomisi Komisyonu, 2022 yılında Hollanda tarafından, onlarca bilim insanı ve ekonomistin çalışmalarından yararlanarak kuruldu. 194 sayfalık rapor, su krizinin tüm yönlerini inceleyen ve politika yapıcılara çözümler öneren en kapsamlı küresel çalışmadır. Rockström, The Guardian’a verdiği demeçte rapora yansıyan bulguların son derece çarpıcı olduğunu ifade etti: “Su, iklim krizinin bir numaralı kurbanıdır. Şu anda, çevresel değişiklikler küresel düzeyde birleşerek dünyanın tüm sistemlerinin istikrarını riske atmaktadır. İklim krizi, ilk olarak kuraklık ve sellerle kendini gösterir. Sıcak hava dalgaları ve yangınları düşündüğünüzde, gerçekten sert etkiler nem yoluyla ortaya çıkar; yangın durumunda ise küresel ısınma önce orman örtüsünü kurutur ve yanmayı kolaylaştırır.”
1 Derece Sıcaklık Artışı = Nem Yüzde 7 Artışı
Küresel sıcaklıklardaki her 1 derecelik artış, atmosfere %7 daha fazla nem ekler ve bu durum hidrolojik döngüyü normal değişiklikler altında olacağından çok daha fazla “güçlendirme” etkisine maruz bırakır. Doğanın tahribatı krizi daha da derinleştiriyor, çünkü ormanların kesilmesi ve sulak alanların kurutulması, ağaçlardan terleme ve suyun toprakta depolanmasına dayanan su döngüsünü bozuyor. Dünya genelinde her yıl 700 milyar dolardan fazla sübvansiyon tarıma aktarılıyor ve bu miktarın büyük bir kısmı yanlış yönlendirilmekte. Bu durum çiftçileri, sulama veya israf amaçlı uygulamalarda ihtiyaç duyduklarından daha fazla su kullanmaya teşvik ediyor. Sanayi de bu durumdan faydalanıyor; dünyadaki sanayiler tarafından kullanılan atık suyun yaklaşık %80’i geri dönüştürülmüyor. Dünya Ticaret Örgütü Genel Müdürü ve aynı zamanda komisyonun eş başkanı olan Ngozi Okonjo-Iweala, ülkelerin sübvansiyonları yeniden yönlendirmeleri, zararlı olanları ortadan kaldırmaları ve yoksul insanların dezavantajlı olmamasını sağlamaları gerektiğini vurguladı. Okonjo-Iweala, şu anda sübvansiyonların çoğunlukla daha iyi durumda olanlara fayda sağladığını ekledi: “Sanayi sübvansiyonlarının çoğunu daha zengin insanlar alıyor. Bu yüzden daha iyi hedeflenmiş sübvansiyonlara ihtiyacımız var. Buna gerçekten ihtiyaç duyan yoksul insanları belirlememiz gerekiyor.”
En Çok Kadınlar Etkileniyor
University College London’da ekonomi profesörü ve komisyonun eş başkanı olan Mariana Mazzucato, kamu sektörü bankalarının gelişmekte olan ülkelere verdiği kredilerin su reformlarına bağlı olması gerektiğini ifade etti: “Bunlar su tasarrufu ve su kullanımının verimliliğini artırmak veya su yoğun endüstriler için doğrudan yatırım yapmak olabilir. Karın su sorunları etrafındaki araştırma ve geliştirme gibi üretken faaliyetlere yeniden yatırım yapılmasını sağlamalıyız.” Mazzucato, su sorunlarının kadınlar ve kızlar üzerinde büyük bir etkisi olduğunu da ekledi: “Komiserlerimizden biri Sierra Leone’deki Freetown belediye başkanı Yvonne Aki-Sawyerr. Kadınlara yönelik tecavüz ve istismarların çoğunun aslında su almaya gittiklerinde gerçekleştiğini söylüyor. Çocuk ölüm oranı, cinsiyet eşitliği, su toplama yükü ve gıda güvenliği yükü hepsi birbiriyle bağlantılı.”
Rapordan Çıkarılacak Beş Ana Sonuç:
- Dünyada su krizi vardır.
- Bu krizi ele almak için koordineli bir küresel çaba bulunmamaktadır.
- İklim çöküşü, içme suyu ve tarımsal suyu daha da azaltmaktadır.
- Su, bazıları için yapay olarak ucuz, diğerleri içinse oldukça pahalıdır.
- Su, herkesin ortak malıdır ve yaşamın sürdürülmesi suya bağlıdır.
Kaynak: Sözcü