Yenidoğan Çetesi Davası Devam Ediyor
Türkiye gündeminin önemli bir parçası haline gelen Yenidoğan çetesi davasında, 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılanması sürüyor. Davanın devam etmesiyle birlikte çetenin kan donduran yöntemleri de gün yüzüne çıkıyor. Bebeğini kaybeden anne Azra Akın, bu karanlık sürecin detaylarını ve davanın seyrini Arena programında paylaştı.
Arena’ya katılan anne Azra Akın, Yenidoğan çetesinin yaşattığı dehşeti şu şekilde anlattı:
Uğur Dündar: Öncelikle, yaşadığınız bu büyük acı için en derin taziyelerimizi iletiyoruz. Bu süreci bizimle paylaşmak istediğiniz için teşekkür ederiz. Hikayenizi en başından anlatabilir misiniz?
Anne: Kontroller sırasında doktorum Ali Hoca, bebeğimi görmemin psikolojik olarak bana iyi gelmeyeceğini söyledi. Ancak ben, ne olursa olsun bebeğimi görmek istediğimi belirttim. “Eğer sadece birkaç gün yaşayacaksa bile, benim hakkım onu görmek,” dedim. Ama doğumdan sonra bebeğimi göstermediler.
Uğur Dündar: Doğum sonrası süreci biraz anlatabilir misiniz?
Anne: Doğumdan sonra bebeklerim getirildi, ama sadece birini, Yankı’yı görebildim. Diğer bebeğim Karan’ı bana göstermediler. Doktorlar yoktu; sadece hemşirelerle iletişim kurabiliyordum. Karan’ın ciddi sağlık sorunları vardı: hidrosefali (beyinde sıvı toplanması) ve spina bifida (omurilik açıklığı). Ameliyatları acilen yapılması gerekiyordu. Ancak doğumdan sonra doktorlar yoktu ve ameliyat için tam bir hafta sonraya gün verildi.
Uğur Dündar: Neden bu kadar beklenildiğini sordunuz mu?
Anne: Evet, sordum. Ama hemşireler, doktorların uygun gördüğünü ve ameliyat gününün belirli bir zamandan önce ayarlanamayacağını söylediler. Çaresizlik içinde onlara güvenmek zorunda kaldım.
Uğur Dündar: O süreçte başka bir iletişim oldu mu?
Anne: Pazar günü öğleden sonra beni aradılar ve Karan’ın rahatsızlandığını ama durumunun toparlandığını söylediler. O gece hastaneye gittiğimde, bebeğimi ilk defa gözleri açık şekilde gördüm. Ama hiç hareket etmiyordu, sadece gözyaşları vardı. Hemşireler durumu iyi toparladıklarını söylediler. Eve döndükten hemen sonra ise beni arayıp “Bebeğinizi kaybettiniz” dediler.
Uğur Dündar: Bu haberi kim verdi?
Anne: Bir hemşire söyledi. Yine hiçbir doktor yoktu. Şok içindeydim, hastaneye koştum. Yine bir doktorla konuşamadım. Bebeğimi görmek istediğimde “Şu an göremezsiniz, morgda görebilirsiniz” dediler.
Uğur Dündar: Ameliyat günü çok yakındı, değil mi?
Anne: Evet. Ameliyata saatler kala bebeğimi kaybettim. O bir haftalık süreçte doktorların yokluğu yüzünden bebeğim öldü. Bunun bir ihmal olduğunu düşünüyorum.
Uğur Dündar: Ölüm belgesiyle ilgili bir sorun yaşadınız mı?
Anne: Evet. Ölüm belgesinde ilk başta “Bağcılar Medilife Hastanesi” yazıyordu. Ama bana daha sonra yanlışlık olduğunu söylediler ve düzeltme yapıldı. Bu bağlantıyı anlamlandıramadım. Ayrıca ölüm belgesinde, hastanenin başhekimi ve aynı zamanda CHP meclis üyesi olan Ahmet Atilla Yılmaz’ın imzası vardı. Onun bu olaydan sonra istifa ettiğini öğrendim.
Uğur Dündar: Bu süreçte başka mağdurlarla konuştunuz mu?
Anne: Evet, aynı hastanede benzer şekilde bebeğini kaybeden başka bir anneyle konuştum. Onun bebeği de dört buçuk ay küvözde tutulmuş ve hiçbir şekilde sevk edilmemiş. Doktorlar sevk taleplerini reddetmiş.
Uğur Dündar: Son olarak, bu yaşananlarla ilgili ne söylemek istersiniz?
Anne: Bebeğimin hastalığından dolayı öldüğünü zannediyordum. Ancak yaşananlar ve öğrendiklerim, bunun bir ihmal sonucu olduğunu gösteriyor. Eğer zamanında müdahale edilseydi, belki de şu an hayatta olabilirdi. Bu olayın sorumlularının hesap vermesini istiyorum. Ayrıca, 20’nci günün sonunda hasta çıkış birimine gönderildim; benden nakit istediler. Farklı bir kurumdan cihaz geldiği için “Nakit yapabiliyoruz, fatura kesemiyoruz” denildi.
Kaynak: Sözcü